Cuma sabahı İranlı arkadaşlara geçmiş olsun telefonları açarken, ‘Eşleri dostları akrabaları iyi mi?’ diye de sordum. Avrupa’da yaşamak zorunda kalan arkadaşlarımdan birinin İran’da yaşayan annesi (İçeride bilgi akışı olmadığı sansür çok olduğu için bilemiyor) oğluna direkt ‘Beyt’i vurdular mı oğlum?’ diye sormuş.

Beyt denilen yer İran lideri Hamaney’in bulunduğu yer. Pek çok İranlı maalesef cuma sabahına bu soruyla başladı. Baştakiler öldü mü? Bu iş bitti mi?

***

İran, yabancı bir ülkenin, hatta İran rejiminin kurucu mitine göre düşman ülkenin saldırısı altında. Bu durumda bir ülkenin vatandaşlarının aklına gelen ilk şeyin, Hamaney’in öldürülüp öldürülmemiş olması korkutucu ve bir o kadar düşündürücü.

***

Bir ülkede yönetim ne yapmış olabilir ki, o ülkenin vatandaşları düşman vursun da kurtulalım noktasına gelsin.

Devlet vatandaş üzerinde şiddet uygulama kabiliyeti ve hakkına sahip. Anayasa ve yasalar aslında bir taraftan da bu durumu çerçevelendiriyor.

Ancak bu şiddetin ne durumlarda uygulanabileceği, bunun ne durumlarda kabul edilebilir sayılacağı konusunda vatandaş ve devlet arasında rızaya dayalı bir sözleşme olmak durumunda. Vatandaş sürekli istemediği şeylere maruz bırakılıyor, devlet de bu durumu sürekli şiddet uygulayarak sürdürülebilir kılmaya çalışıyorsa artık orada vatandaş ve devlet arasındaki gönüllü bir bağdan söz etmek mümkün olmuyor.

***

Her şey devlet mekanizmasının hesapladığı gibi giderse, belki de bu rızanın ve gönül bağının pek de bir önemi yok. Devlet şiddet uygulayarak kendi varlığını mümkün kıldığı sürece, vatandaşın mutsuzluğu gündelik hayatın bir parçası haline geliyor, norm oluyor.

Ama savaş, afet gibi olağanüstü durumlarda bu gönül bağının olmayışının yıkıcı tarafını görüyoruz. Sürekli dayak yiyerek sadakati sağlanmış vatandaşın artık yeter dediği noktaya şahit oluyoruz. Artık yeter diyenler, düşman saldırısında hikmet arar hale gelebiliyor.

İran rejiminin karşılaştığı durum budur. İşin bir de öbür tarafı var.

İsrailli aktivist Rami Vered, İran’dan yola çıkarak kendi ülkesine taşı atıyor ve şöyle diyor: İran’dan çıkarılacak ders ülkenizi dinci ve yolsuz insanların yönetmesine izin vermemelisiniz.

Vered, kendi ülkesinde git gide sağa ve fundamentalizme kayan yönetime işaret ediyor ve böyle giderse İsrail’in de düşmanı İran’ın girdiği yoldan farklı bir yere gidemeyeceğini söylüyor.

Devleti güçlü yapan vatandaşlarının rızası ve gönül bağı
üzerinde durmasıdır. Unutmamak lazım.