Türkiye, siyasi krizlerin faturasını her seferinde ekonomisiyle ödüyor. Bu adeta bir “AKP klasiği” haline geldi. AKP iktidarı, kriz üreten bir mekanizma gibi işliyor. Tabi her kriz de arkasında büyük faturalar bırakıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma açılmasıyla başlayan süreç, kar topu gibi yuvarlanarak çığ gibi büyüdü. Milyonları sokağa döken siyasi bir krize dönüştü. Para piyasaları kontrolden çıktı. Üç yıla yakın bir süredir uygulanan ekonomik program adeta duvara tosladı.

Merkez Bankası da her zamanki gibi milyarlarca dolarlık rezervi piyasaya pompalayarak krizi hafifletmeye çalışıyor.

FAİZE DOKUNMAZ

Son üç haftada yabancılar, carry trade ile 11 milyar dolar, hisse senedi satışlarıyla 1.5 milyar dolar ve 4.5 milyar dolarlık tahvil satıp, arkalarına bile bakmadan Türkiye’den çıktı. Alt alta yazıldığında, yabancı yatırımcı çekmek için kıvranan Türkiye’den bu üç haftada, 16.8 milyar dolarlık çıkış gerçekleşti. Rakam çok büyük değil, ancak ibrenin tersine döndüğüne işaret.

Merkez Bankası da doların ölü balık taklidi yapabilmesi için, 40 milyar dolardan fazla döviz satışı gerçekleştirdi.

İmamoğlu krizinin devam ettiğini, hatta giderek daha da büyüdüğünü görenler, dövize dönüyor. Üç haftada döviz mevduatlarına 8.8 milyar dolar daha eklendi.

Yükselen siyasi tansiyon, para politikasını altüst ederken, ABD Başkanı, Donald Trump’ın küresel piyasaları sarsan hamleleri de Merkez Bankası’nı iyice köşeye sıkıştırdı.

Görünüşe göre aralık ayında başlayan faiz indirimi döngüsü kesintiye uğrayacak. İmamoğlu’nun tutuklanmasının yarattığı şok dalgasını kontrol etmek için Merkez Bankası, sürpriz bir toplantı ile gecelik borç verme faizini yüzde 46’ya çıkardı. Ancak şimdilerde Merkez Bankası yönetimi “keşke o adımı atmasaydık” diyor olmalı. Çünkü, banka bu örtülü faiz artışına imza atmamış olsaydı, belki 17 Nisan’da yapılacak toplantıda bir manevra alanına sahip olacaktı. Oysa şimdi geri çekilmek için bir alana sahip olmadığı gibi, ileri çıkmak için de bir adımlık yeri kalmadı.

Örtülü faiz artışı etkisiz kaldı, Merkez Bankası toplantıda bunu resmileştirip politika faizini yüzde 46 yapsa bile, bu kalkanın piyasaları koruyamayacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Böyle bir ortamda Merkez Bankası’nın faiz artırımına gitmesi ise, iktidarın hiç hoşuna gitmeyecektir.

EKONOMİ YÖNETİMİNİN ÇIKMAZI

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek için manevra alanı giderek daralıyor. İmamoğlu krizi ile birlikte Merkez Bankası, rezervleri eriterek piyasaları kontrol altına almak için harekete geçtiğinde, ekonomik programın iflas ettiğini de kabul etmiş oldu.

Şimşek, “Program işlemeye devam ediyor” dese de artık enflasyon hedefini tutturamayacak. Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine devam etmesi de mümkün görünmüyor. Ayrıca, döviz ihtiyacını karşılayan carry trade işlemleri de yabancılar için cazibesini yitirdi.

Görünen o ki; yine yüksek faiz ve yüksek enflasyon cenderesine sıkışıp kalacağız.