Türkiye, 6 yıl aradan sonra Avrupa Birliği ile “Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog” için yeniden masaya oturdu. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e bakılırsa toplantı “çok verimli” geçti.
Diyalog başladı, fakat bunu sürdürmesi beklenen en önemli sivil toplum kuruluşlarından olan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan yurtdışına çıkamıyor. TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras’ın durumu daha da vahim… Aras, QNB Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı. Ama o da bankanın sahibini görmeye Katar’a gidemiyor.
Üstelik, iddialara göre, yurtdışı yasağı olan Orhan Turan ve Ömer Aras’ı Şimşek bizzat Brüksel’e davet ettiği halde, savcılık, TÜSİAD yöneticilerinin yurt dışına çıkış başvurularını reddetti. Turan ve Aras, “zincirleme şekilde yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla 20 Mayıs’ta hakim karşısına çıkacağı günü bekliyor.
İktidarın karanlık yüzüne maruz kalanlar yalnızca onlar mı? Hayır tabi ki...
ADETA ORTADOĞU’YA DÖNDÜK
Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edildi, malvarlığına el konuldu, tutuklandı. Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ tutuklandı, ancak hâlâ hakkında iddianame bile hazırlanmadı. Belediyeler, kayyuma emanet edildi. Son 15 günde anayasal haklarını kullanıp protesto için sokağa çıkan yüzlerce kişi, kendini cezaevinde buldu. İnanması çok zor ama Menajer Ayşe Barım bile tutuklandı, daha ne olsun…
Ülke adeta Ortadoğu’ya döndü, Avrupa treni çoktan kalktı… Biz 23 yıldır demokrasi istasyonunda bekliyoruz.
İktidara yakın medya, “Avrupa, Türkiyesiz olamaz” yaygarası koparıyor. Ancak öyle bir haldeyiz ki; ne yapsalar, zavallı gerçekliğimizi örtmenin, saklamanın mümkünatı yok.
Böyle bir ortamda toplantıda ne konuşulmasını bekleyebilirsin?
Avrupa yine bize demokrasi tavsiye etti. AB yetkilileri, Türkiye’nin en güçlü sivil toplum kuruluşlarından olan TÜSİAD’ın yöneticilerini görememekten duydukları üzüntüyü dile getirdi. Bakan Şimşek’e yaşanan süreçle ilgili endişelerini aktardı.
Şimşek ise her zamanki gibi ezberlenmiş metinleri okumaya devam etti. “Türkiye’nin reform çabalarını ve dezenflasyon sürecini anlatma fırsatı bulduk” dedi. Oysa ortada ne “reform” ne de “dezenflasyon” süreci kaldı.
Hepsi çoktan üç yılın yalanlarla örülü propagandasına dönüştü.
MASAL ÇABUK BİTTİ
Türkiye, dönemin Başmüzakerecisi Ali Babacan liderliğinde, AB ile masaya oturmuştu. AKP hükümeti, o dönemde Türkiye’yi AB çatısı altına sokmak için yoğun çaba harcıyor, televizyonlarda tüm tartışmalar “AB müktesebatı” ve “müzakere süreci” diye ilerliyordu. Sokaktaki vatandaşın bile diline müktesebat, müzakere dolanmıştı. Müteahhitler, yükselen yeni konut projelerine “Avrupa” ismini veriyordu. Her duruma kolayca uyum sağlayan TIR şoförleri, brandalarında Türk bayrağının yanında Avrupa Birliği bayrağını da dalgalandırıyordu.
Ancak masal çabuk bitti. Gerçeklerle yüzleştik… Avrupa Birliği üyeliği, müzakereler, insan hakları, demokrasi söylemleri rafa kaldırıldı.
Zamanla anladık ki; AB üyeliği büyük bir şovdu…
Türkiye’nin AKP’yi tanımaya başladığı o eski yıllarda, hiç olmazsa ortada daha inandırıcı bir hikaye vardı. Ama o zaman da şimdi de her şey hikayeden ibaret.