Hazineci Mehmet Efendi, “Bu yıl başımıza gelmeyen kalmadı” diye dertlenmiş. Haliyle biz de üzüldük. Haklı tabi, deprem, don felaketi, kuraklık, sel, yangın ne varsa geldi, geçti. Ama biz başımıza ne tür felaket gelirse gelsin, elimizden gelenin en iyisini yaptık. Salınan vergiyi, harcı, haracı ziyadesiyle ödedik, yine de yetmemiş demek ki... Biz 6.8 trilyon liralık vergi öderken, onlar da “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek sekiz ayda 7.9 trilyon lirayı bir güzel harcamış.

FAİZ YÜKÜ DE BİNDİ

İtibar bu kolay mı? Her kuruşumuz helal olsun onların itibarına…

Şu yüce Allah’ın işine bakın ki; bu yıl da felaketlerin ardı arkası hiç kesilmedi. Hepsi de bu fakir fukaranın sırtına bindi. Don oldu tarlalarda mahsul kalmadı, depremler ardı ardına vurdu geçti, kuraklık, yangınlar ülkeyi bir uçtan bir uca kavurdu. Sonra tüm bunlar gelip hazineye dert oldu.

Üzülmüş tabii, bu milletin haline. “Vergi salın, haraç toplayın” diyememiş.

Haliyle borçlanmış, Mehmet Efendi… 1.4 trilyon liralık faiz ödemek zorunda kalmış. Eksik olmasınlar, başımızda bizimle ağlayıp bizimle gülen bir devlet-i âlimiz var. Bunlar yetmezmiş gibi, bir de Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması çıkmış iyi mi?

AZ ÇEKMEDİLER

Ayak takımı da sokaklara dökülünce Mehmet Efendi, doları tutabilmek, kaosu kontrol altına alabilmek için 60 milyar dolarlık rezervi de eritmek zorunda kalmış. Böylece sırtımızdaki yüke, 2.4 trilyon lira daha eklenmiş.

Bu garip gureba takımı da boş durmamış; ekmek almış vergi vermiş, don almış vergi vermiş. KDV diye 965 milyar lira, ÖTV diye de 1.2 trilyon lira daha ceplerinden çıkmış. Kısacası her gün 28.2 milyar lira vergi ödemeyi ihmal etmemişler.

Az çekmedik bu yıl, gerçekten... Sağ olsun Mehmet Efendi de halimizi görmüş, bizimle hemhal olmuş. Baksanıza o da “Bu yıl başımıza gelmeyen kalmadı” diyor.

Ameleler, yılbaşından bu yana açlık sınırının altında kaldı, ama onlar alışık... Nasılsa hep öyle yaşaya geldiler. Onlar da vergilerin, cezaların üstesinden gelebilmek için sabi sübyanın boğazından kıstı, yeri geldiğinde eve ekmek götürmedi. Ama vergiyi, harcı, cezayı kuruşu kuruşuna ödemeyi kendine iş edindi.

Tekaüde ayrılan, dul, yetim de ellerinizden öper... O küçücük aylıklarını sineye çekip, üzerlerine düşenin hakkını vermek için canlarını dişlerine taktılar.

Düzelir inşallah, atlatırız bugünleri de… Başımızda siz olduğunuz sürece her şey düzelir… Her derde derman bulunur.

Meydanlara çıkıp “Zıpla zıpla” diye bağırıp çağıran bir ayak takımı güruhu da var. Niye zıplıyorsak… Zıplayınca sanki dünya değişecekmiş gibi…

Siz onların kusuruna bakmayın. Onlar zati hop oturup hop kalkar…

“Beş parmağın beşi de bir olmaz” diye boşuna dememişler. Arsız, yoldan çıkmış bir takım da yok değil hani... Ama onlar azınlık, dertleri suyu bulandırmak... Onlardan bahsetmeye hiç gerek yok. Boş verin, bir kalem çizin üstünü, yok sayın… Vefasızlık bu ayak takımının hamurunda var.

Siz o güzel canınızı hiç sıkmayın…