Ülke, günlerdir sahte diploma skandalı ile çalkalanıyor. Görünen o ki; sızmadıkları kamu kurumu kalmamış. Neredeyse “Ne istersen vereyim abi” diyecek boyuta ulaşmışlar.
Sahte e-imza ile adeta sahte devlet yaratmışlar, kime ne lazımsa onu vermişler…
Sadece üniversitelerde bile, 400 akademisyenin sahte belge üretilerek doçent ve profesör yapıldığı iddialarına bakarsak, durumun ne kadar ürkütücü bir boyutta olduğu daha iyi anlaşılır.
Engelli raporu için sağlık raporu, zabıta için belge, silah ruhsatı için evrak hazırlamışlar. Çırak lazım olduğunda, MESEM Başkanı’nın sahte imzası ile 22 bin hayali çırak yaratmışlar… ÖSYM’nin sistemine girip öğrencilerin notunu yükseltmişler, Sürücü Belgesi için sınava girenlerin notlarını değiştirmişler…
Az kalsın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sızıp tapuların devrini de yapacaklarmış. Çok şükür yakalanmışlar.
Günün sonunda, arkamızdan bir “hayır duası” okumasını istediğimiz imamın da diploması sahte çıkıyorsa, sözün bittiği yere çoktan geldik.
Böyle bir skandalın üstesinden nasıl gelinir?
Birileri yargılanır, bulunabilen sahte belgeler iptal edilir, dosya kapanır mı? Mesele sadece çürüme, yozlaşma, ahlaksızlık, dolandırıcılık filan değil. Mesele bazı çıkar çevrelerinin kamu kurumlarına sızması da değil.
YOL GEÇEN HANI GİBİ
Kamuda şeffaflık, denetim, bitmiş… Devlet kurumları yol geçen hanına dönmüş… Herkes kendine göre bir düzen kurma çabasına girmiş.
Bunu nasıl önleyeceğiz? Gelecekte benzer olayların önlenmesi için ne yapacağız? Ben size şimdiden söyleyeyim. Hiçbir şey…
Açık söylemek gerekirse böylesine büyük boyutlara ulaşmış bir skandalın bütün toplumu ayağa kaldırması, iktidarın tüm gücüyle buna odaklanması beklenir. Ama bizim ülkemizde bunlar “münferit” olaylardır. “Suçlular açığa çıkarıldı, soruşturma sürüyor” falan filan dersin... Hatta olay çok içinden çıkılmaz bir hal alırsa “yayın yasağı” var. Devreye alırsın, olur biter...
Bu ülkenin denetim kurumlarını yok etmeyi görev bildiler. Danıştay’ın kararları hiçe sayıldı, Sayıştay çalışamaz hale getirildi… Bazı kurumları denetimden kaçırabilmek için Sayıştay’ın yetki alanından çıkardılar. Üstelik bunları sistemli bir politika haline getirdiler.
DENETİMİ BİTİRDİLER
Yani, kanuna saygılı, yasalara bağlı olmak yerine etrafından dolanan, hatta gerekirse onları görmezden gelen bir iktidar, kendi virüsünü yarattı.
AKP iktidarlarının yazılı olmayan kuralı, “kimse istifa etmez, kimseden hesap sorulmaz” oldu. İşte bunun yarattığı keyfilik de bizi buralara kadar getirdi.
Oysa, iktidarda hangi parti olursa olsun önceliği, Türkiye’nin kurumlar ve kurallar devleti olduğunu dünyaya göstermek olmalıydı. Ülkemiz bir zamanlar böyleydi.
Dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olmakla övünebiliriz ama unutmayalım ki, hukukun üstünlüğü endeksinde, 142 ülke arasında 117’nci sıradayız. Demokrasi sıralamasında, 167 ülke arasında 102’nci sıradayız. Yolsuzluk sıralamasında da 180 ülke arasında 107’nciyiz. Bu tablo bizim asıl derdimizin ne olduğunu göstermiyor mu?
Sahte imza ile binlerce evrak üretmişler, diplomalar dağıtmışlar. Skandal 2024’te ortaya çıkmış. Ama iktidarın peşine düştüğü tek diploma, Ekrem İmamoğlu’nun ki oldu. Sonra 86 milyonun diplomasına kefil olacağı İmamoğlu’nun diplomasını iptal ettiler iyi mi? Şimdi bütün ülke diploma skandalıyla çalkalanıyor.
Şaşkınız, son derece şaşkınız...