İstanbul depreminin artçıları, İstanbul’u vurmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise “Laf üstüne laf değil, taş üstüne taş koyma zamanıdır. Artık daha fazla icraat üretmeliyiz” diyor. Ancak, laf değil icraat üretmek için, 23 yıl geciktiler. Beklenen İstanbul depremi için tek bir çivi çakmayanlar, şimdi hep bir ağızdan “Kentsel dönüşüm tek çözüm, kentsel dönüşüme hız vermeliyiz” diyor. Kaybedilen tüm o yıllar boyunca gören gözler için, gerçekçi tek çözüm zaten kentsel dönüşümdü. Ancak muktedirler, dönüşümün önündeki engelleri bir türlü kaldırmadı.

2019 yerel seçimlerinden bu yana, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bu alandaki tüm girişimleri engellendi. Kredi imkanları kısıtlandı, projelerine onay verilmedi. KİPTAŞ’ın kamu bankalarına yaptığı “Kentsel dönüşüme kredi verin” çağrıları karşılıksız kaldı. Evini kentsel dönüşüm ile yenilemek isteyenlere kredi muslukları açılmadı.

Kentsel dönüşümü teşvik edecek faiz düzenlemeleri bir türlü yapılmadı.

Adeta İstanbul’u cezalandırma pahasına İmamoğlu’nu engellediler. Tüm bunları yaparken, vicdanlar sızlamadı.

İktidar, yaklaşan büyük deprem tehlikesini görmesine rağmen, İmamoğlu’nun yükselişini durdurabilmek için elinden geleni yapmaktan geri durmadı.

BAŞKANLAR SİLİVRİ’DE

23 Nisan’da 6.2’lik deprem, İstanbul’u sallarken, kentin yöneticileri Silivri Cezaevi’ndeydi. İmamoğlu ile birlikte Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer de Silivri’de yatıyordu. Tutuklulardan biri de İstanbul’un kentsel dönüşüm projelerini yürüten İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman’dı.

Yani, lafı bırakıp iş üretecek yöneticilerin tümü çeşitli suçlamalarla cezaevine tıkıldı. Bu koşullarda depremle nasıl mücadele edilebilir?

O zaman kentsel dönüşüm projelerini kimin yönetmesini bekliyoruz?

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde paylaştığı mesajda “Depreme karşı dirençli kent şiarı ile başlattığımız çalışmalar siyasi kumpasla yarıda kaldı” demişti.

Doğru söylemiyor mu?

1.9 TRİLYON LİRA GİTTİ

İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasının önünü almak için yargı eliyle gerçekleştirilen operasyon, mali bir deprem de yarattı. İmamoğlu tutuklandıktan sonra, sadece döviz kurlarını kontrol altında tutabilmek için 50 milyar dolar, yani 1.9 trilyon lira heba edildi. Dövizin ölü balık taklidi yapması için harcanan 1.9 trilyon lira kentsel dönüşüm için ayrılsaydı, İstanbul’un büyük ölçüde kaynak sorunu kalmazdı.

İmamoğlu krizinin etkisi burada da bitmedi. Yabancılar 5 haftada borsada, tahvil piyasalarında 10.2 milyar dolarlık satış yapıp gitti. Yatırım fonlarından 1 trilyon lirayı bulan satış yapıldı. “Konut kredisi faizi düşecek” hayalleri kurulurken, Merkez Bankası faizi yüzde 46’ya yükseltti.

Şimdi, Kanal İstanbul’un çevresindeki tartışmalı konut projelerine hız vermek isteyen müteahhitler, yeniden sahaya çıktı. Kentsel dönüşüm çağrısı yapıyorlar. Ancak, onlar rantsal dönüşüm istiyor. Herkes biliyor ki; onların gecekondu mahallelerine girip vatandaşın başını sokabileceği güvenli evler yapmak gibi bir dertleri yok.