Bekliyoruz… Tıkanmış bir ekonomi, kilitlenmiş bir siyasetin çare olmasını bekliyor. Ama kısa vadede ne siyasetin düğümleri ne de ekonominin tıkanan damarlarının açılabileceğine ilişkin bir umut yok.
Dünyada siyaset, ekonominin sorunlarına çare bularak yol alır. Bizde ise siyasetin yol kazalarını bertaraf etmek ekonominin işidir. Ekonomi yönetimi, sanayinin, finansın devleri hatta küçük şirketler bile bu gerçekliğe göre hareket eder. Siyasetin attığı adımları izler, ekonomi üzerindeki olası etkilerini ölçer, biçer, sonra yola koyulur.
Vatandaşlar bile siyasi arenada tansiyon yükseldiğinde hemen dolara, faize odaklanıyor.
Malum, 5 yıldır kesintisiz bir krizin içinde debelenip duruyoruz. İki yıldır da bu krize derman olacağı iddia edilen yerli ve milli bir IMF reçetesi ile terbiye ediliyoruz. Sonuç, sıfır...
Kriz programı obezleşmiş, doymak bilmez bir iştaha sahip kamuyu, vergilerle doyurmaya çabalıyor. Bir de zıvanadan çıkmış enflasyonu dizginlemek için yüksek faizleri devreye aldık. Ama çare olamadı. Hatta bir süre sonra baskı altında tutulan döviz kurları ve yüksek faiz, enflasyonun önemli nedenlerinden biri olarak hayatımızdaki yerini aldı.
BAHARA KADAR YÜKSEK FAİZ
Hızlı bir faiz indirimi döngüsüne girmesi beklenen Merkez Bankası’nın yollarına siyaset taş döşemeye başlayınca hem süreç riske girdi hem de ciddi aksamalar yaşandı. Yılın büyük bir bölümünü yüksek faizin gölgesinde geçirmek zorunda kaldık. Kapanan kredi muslukları, yüksek faizler konkordatoların, iflasların rekor kırmasına neden oldu.
Merkez Bankası, riskleri göze alıp perşembe günü politika faizini yüzde 40.5’e indirdi. Ancak çok gecikmiş bir adımdı. Yılın sonuna kadar önümüzde kalan kısacık dönemde Merkez Bankası iki toplantı daha yapacak. Her ikisinde de faiz indirse bile, yılı yüzde 36 seviyelerinde bir faizle tamamlayacağız.
Görünen o ki; her şey yolunda giderse 2026’nın baharına kadar bu faizlerle yaşayacağız. Enflasyonun hali de ortada; o da yüksek faize yol arkadaşlığı yapmaya devam edecek. Böylece uygulanan kriz programı 3 yaşına bastığında bile hâlâ enflasyon ve faizle boğuşacağız.
SICAK BİR HAFTA OLACAK
Ne yazık ki, Merkez Bankası 15 Eylül’de Ankara’da yapılacak CHP’nin kurultay davasını görmeden faiz indirmek zorunda kaldı. Kurultay davasından çıkacak karar, siyasi tansiyonun yeniden yükselmesine neden olursa onun da faturası yine ekonomiye kesilecek. İstanbul’da CHP İl Başkanlığı’na kayyum atanmasından sonra bir haftada borsadan ve tahvillerden 1.3 milyar dolarlık bir çıkış yaşandığı dikkate alınırsa, gelecek hafta para piyasaları için kritik olabilir.
Yabancılar, 32 milyar dolarlık hisse senedi ve 20 milyar dolarlık tahvili kontrol ediyor. Dolayısıyla attıkları her adım piyasalar için kritik öneme sahip. Nitekim, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, faiz indiriminden bir gün sonra yaptığı sunumda risklerin hâlâ “canlı” olduğu mesajı verdi.