Ali Koç ve Aziz Yıldırım aday olamaz!
Fenerbahçe’de kongre kararı alındı ama tarih, adaylar ve atmosfer belirsiz. Ali Koç’un ‘şampiyonluk kupasını almadan gitmem’ kararı, Aziz Yıldırım’ın ‘16 bin 465 imza’ resti ve Sadettin Saran’ın sahneye çıkışı... Sarı-lacivertli camiada sular durulmuyor.
Kiminin kalemi vardır, kiminin de susturulmuş hayalleri. Fenerbahçe’nin Kadıköy sırtlarında gezinen rüzgarı, bu aralar ne mehtabı öper, ne vapur düdüğüne eşlik eder. Üç bin yıllık İstanbul sessiz, ama Fenerbahçe’nin içi fokur fokur. Sartre’ın dediği gibi, "Cehennem başkalarıdır" ya hani, Fenerbahçe’de cehennem artık kendisidir.
Aylardır sararmış imza kağıtlarına dökülen umutlar, nihayet teslim edildi. Ama ne gam! Gazı kaçmış bir soda şişesi gibi, açıldı ama köpürmedi. Ali Koç’u istemeyenlerin sayısı belki azalmadı, ama “yerine kim?” sorusu, çözülemeyen bir eşitsizlik problemi gibi asılı kaldı kongre salonlarının tavanında.
Mahmut Uslu mu, Hakan Bilal Kutlualp mi? Aziz Yıldırım’ın eski tedrisatından çıkmış bu isimler, ellerinde paslı bir kılıçla Ali Koç’un karşısına çıkacaklarmış... Peki ya sonra? Şansları, Taksim’de kar yağarken açan bir menekşenin hayatta kalma şansı kadar düşük. Çünkü bu iş artık şahısların değil, rüzgarın yönünü bekleyen koca bir camianın işi.
Bir de Sadettin Saran var sahnede. Aziz Yıldırım’la eski kavgalar, eski ihraç defterleri açılıyor. Ama 56 bin üyenin olduğu bu kulüp, İstanbul trafiği gibi: Bir kaza olur, her şey bir anda tersine döner. Yıldırım’ın “16 bin 465 imza getirirseniz aday olurum” resti, bir poker masasındaki kör bahisti. Gelen imza sayısı 9 bin 950’de kalmış. Hesabı siz yapın; ama matematiği bilmeyen bu camiada, sayılar bile bazen kelimelerden daha sessiz çığlık atar.
Ali Koç’un 7 yıllık hayal kırıklığı, Aziz Yıldırım’ın bıraktığı mali enkaz... Fenerbahçe öyle bir bataklık ki, inen kurtulamıyor. Ama Saran için bu bataklık, yeni hayaller kurmak isteyen bir delikanlının gözlerinde yanıp sönen bir ışık olabilir. Belki de bu yüzden Fenerbahçe başkanlığı, diğer kulüplerden farklı bir yarışa sahne olacak. Çünkü burada ikna edilmesi gereken kişi sayısı, bir köy değil, küçük bir şehir kadar.
Belki de günün birinde, bu imza toplama süreci, tarih kitaplarında “Fenerbahçe’nin küçük erken seçimi” olarak geçer. Ya da hiç kimse hatırlamaz, çünkü kimse bir düş kırıklığını hatırlamak istemez.
SEÇİM OLACAK MI?
Ama bekleyin… Seçim olacak mı? Ali Koç “Eylülde kongre var” dedi. Kongre kararı alındı ama ne zaman, nasıl, kiminle, hangi atmosferde yapılacağı belli değil. Transferler tamam, Avrupa maçları, Süper Lig kapıda. Böyle bir dönemde kongre yapmak, çocuğu sınav sabahı uyandırıp “Taşınmaya karar verdik, şimdi evi toplayacağız” demeye benzer. Şampiyonluk hayalini bir yıl daha ertelemek demektir.
Karar daha erkene alınamaz mıydı? Elbette alınabilirdi. Ama Koç, şampiyonluk kupasını kaldırmadan gitmek istemiyor. Bu yüzden gözünü kararttı, bu yüzden işi sakız gibi uzatıyor. Tüzüğe göre yeterli imza toplandı. Ama kulüp “Bakanlığın kurallarını esas alırım” diyerek, 1000 imza daha istiyor. Bu işin çirkinleşeceğini görmek için kahin olmaya gerek yok.
İmzalar incelenecek, usulsüzlük aranacak, belki de sayı tüzükteki barajın altına inecek. Sonra mı? Mahkemeler, itirazlar, sosyal medyada hashtag savaşları... O kadar gürültüden geriye, bir “hüzün” kalacak.
Çünkü bu imza meselesi, Fenerbahçe’nin hayallerini değil, iç çekişmelerini beslemekten başka bir şeye yaramadı. Haziran ayında seçim olamaması, yalnızca Fenerbahçe’nin aleyhine işleyen bir zaman kaybı olarak geri döndü.
ALİ KOÇ VE AZİZ YILDIRIM ADAY OLAMAZ!
Ali Koç "Yeterli imza toplanırsa aday olmam" dedi. Muhalefet “Sözünü tut, aday olma” diyor. Ama aynı muhalefet, Aziz Yıldırım’ın "16 bin 465 imza getirirseniz aday olurum" restini görmezden geliyor.
Adalet talebiyle yola çıkanlar, kendi adaletsizliklerini üretmeye başlıyorlar. Nietzsche, “Canavarlarla savaşan kişi, canavara dönüşmemeye dikkat etmelidir” demişti. Fenerbahçe’nin muhalefeti, savaşırken canavara dönüşme yolunda.
Eğer bu mantıkla giderse, imzalar bu rakama ulaşamaz, iki lider de sözünde durursa, ikisi de aday olamaz. Elbette bu akıl dışıdır, ama Fenerbahçe’de akıl, tribünde sarı-lacivert atkısını sallayan bir çocuğun umutlarından daha kırılgandır.
DEMOKRASİ Mİ, İÇ SAVAŞ MI?
Ve şimdi asıl mesele: Demokrasi mi, iç savaş mı? Bu ülkede herkes demokrasi ister, ama kimse seçim kaybetmek istemez.
Fenerbahçe tarihinde ilk defa bir başkan, üyelerin imzasıyla koltuğundan indirilmek isteniyor. Demokrasi açısından önemli mi? Evet. Hesap verilebilirlik açısından değerli mi? Kesinlikle. Ama buraya kadar gelinmesi, camianın ruhundaki fırtınayı gösteriyor.
Daha iç cephede birliği yakalayamayan bir Fenerbahçe, dışarıda hangi “yapı” ile mücadele edebilir? Sezona parçalanmış giren bu camiayı ne Mourinho’nun kibri kurtarabilir, ne de yıldız transferleri.
Eğer sezona kötü başlanırsa, tribünlerin öfkesi bu kara bulutların üstüne binecek. İşte o zaman, vah Fenerbahçe’nin haline!
KONGRE YETMEZ, YENİDEN DOĞMAK GEREK
Kocaman bir koro var bu şehirde: “Fenerbahçe için!” diye bağırıyorlar, ama her biri farklı bir nota tutturmuş. Herkesin bir fikri var, herkesin bir “yazılı olmayan ajandası” var. Ve herkes, geminin dümenini çevirmek istiyor ama kimse geminin rotasını bilmiyor.
Ve bu kargaşa, aslında Ali Koç’un da, Aziz Yıldırım’ın da en büyük kozu. Çünkü en çok, birbirine düşmüş kalabalıkların lideri olunur. Ali Koç’un gölgesinde kalan bu seçim ayini, Fenerbahçe’nin kendi kendine açtığı bir yaradır.
Ve bu yaranın kabuğunu koparmak için bir kongre yetmez; belki de yeniden doğmak gerekir. Ama yeniden doğmak için, önce ölmeyi göze almak gerek.