Etiket yalan söylemez

Londra’da et, süt, yoğurt, domates bizden ucuz. Döner bile öyle. Ama hâlâ “Batı bizi kıskanıyor” sosyal medyanın, dost meclislerinin gündemi. Gerçekler orada duruyor, “bizi kıskanıyorlar” söylemi ise burada…

“Bizi kıskanıyorlar.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019 yılında “Batı bizi kıskanıyor” dedi. Peşi sıra gelen açıklamalarıyla vitesi de yükseltti. “Amerika’nın, İngiltere’nin hâlini görüyorsunuz; benzin yok, kuyruklar var, Türkiye’de böyle bir sorun yok” sözleriyle zirve yapan bu iddia, yıllar geçtikçe, hayat şartları ağırlaştıkça sosyal medyada daha da gündem oldu, ironilere malzeme çıktı. Hâlâ her gün farklı ülkelerden gurbetçiler tek tek fiyatları fotoğraflıyor, görüntülüyor, yorumlayıp paylaşıyor. Soru belli: Gerçekten de Batı bizi kıskanıyor olabilir mi?

Bu sorunun cevabını yerinde, İngiltere'de aradım, araştırdım. 7 kent dolaştım, banliyölerinde uzun süre konakladım. Market market, çarşı pazar gezdim. Etiketlerin diline, sepetlerin içeriğine ve kasadan çıkan fişlerin toplamına baktım. Ve söylemeliyim ki: Ben, bir Türk olarak İngilizleri kıskandım.

Londra’da Sebze-Meyve Türkiye’den Ucuz Olabilir Mi?

Cevap: Olmamalı. Fakat tam da öyle. Oysa İngiltere ne tarım ne de hayvancılık ülkesi. Mesela meyvenin yalnızca yüzde 16’sı yerli üretim. Örneğin; domates İspanya’dan, kavun Brezilya’dan, çilek Fas’tan geliyor. Ama işin garibi şu: Bu ithal ürünlerin fiyatı, bizim yerli sebzemizden meyvemizden bile ucuz.

Örneklerle devam edelim: Market rafında Fransa’dan gelen organik soğan 1 pound. Yani birim fiyatı bazında Türkiye’de 1 lira olduğunu düşünün. Soğanı 1 liraya aldığınızı hayal edebiliyor musunuz? Türkiye’de aynı soğanı pazarlarda 25-30; zincir marketlerde ise bulunulan kente göre daha yüksek fiyattan alabiliyoruz. Domates keza öyle: 6 tanesi rafta 99 pence. 1 pound bile değil. İstanbul’da ise ortalama 50 lira ödüyorsunuz. Kendi domatesimizi, kendi soğanımızı daha pahalıya yiyoruz.

Etin Gerçek Bedeli: Kim Kimi Kıskanıyor?

İngiliz John, eti Türk Ahmet’ten ne kadar ucuza tüketiyor, bir de ona bakalım. İngiltere’de 1 kilo dana kıyma 6 pound. TL karşılığı bugünkü kurla 260-280 lira civarı. Türkiye’de zincir marketlerde 600 ila 700 liraya satılıyor. Kırmızı et, parça etlerde de fiyat şöyle: Yaklaşık yarım kiloluk 4 parça biftek 3.88 pound. İstanbul’a bakacak olursak, adeta karaborsa; kasap fiyatı başka, market etiketi bambaşka ama ortalama 400 lira diyebiliriz. Yani etteki fark büyük, hatta gerçek bir uçurum…

Tavukta tablo yine benzer. İngiltere’de 2 kiloluk bütün tavuk 5.97 pound. Türkiye’de benzeri en az 200-250 lira. Yani “tavuk gariban yemeği” klişesi, artık nostalji.

Sepette Ne Var?

Londra’da yaşayan bir Türk’ün sosyal medya paylaşımı çok konuşuldu. Bir alışveriş sepeti: Yoğurt, çilek, içecek, tavuk eti, yeşillik… Hepsi sadece 10 pound. İstanbul’da 10 liraya belki bir marul alırsınız. O da indirimdeyse.

Bursa’da Doğdu Londralı Oldu: Döner

Bir de döner gerçeği var. Evet, millî yemeğimiz döner; yanlış okumadınız. Londra’nın göbeğinde tavuk döner, içeceği ve patatesiyle 7.99 pound. Kırmızı et olursa 1 pound artıyor. TL olarak düşünürsek kafamıza yatmıyor ama oranın kazancı ile düşününce, su dahi alınamayacak bir fiyata karın doyuyor. İstanbul’da ise 250-300 liranın altında döner bulmak zor. Bu memleketin döneri, yabancıya ucuz; yerliye lüks olmuş.

Kıskanılmak mı, Yönetilmek mi?

Gerçek şu ki ekonomi ile siyaset birbirine sıkı sıkıya bağlı. Üretmeyen ülkeler bile vatandaşına uygun fiyatla sağlıklı gıda sunabiliyor. Türkiye gibi tarım ve hayvancılık ülkesi olan bir coğrafyada bu tabloyu yaşamak acı verici. Üretici ürününü satamıyor, tüketici alıp sofrasına koyamıyor.

Aklıma Çanakkale’de, Tokat’ta, Hatay’da, Muğla’da, Edirne’de; aslında Türkiye’nin dört bir köşesinde “meralarımız yok olmasın” diye iş makinelerinin önünü kesen besiciler, “temiz suyumuz kirlenmesin, derelerimiz kurumasın” diye haykıran köylüler, “ağaçlarımız kesilmesin, tarım alanlarımız yok olmasın” diye taş ocaklarına, santrallere, maden şirketlerine savaş açan toprağın efendileri geliyor. “Turpınan, şalgamınan devlet yönetilmez.” sözleriyle seçmeni kendine getiren Yozgatlı çiftçi Abdullah Ceyhan’a da rafa, tezgâha bakınca hak vermemek elde değil. Çünkü sorun sadece üretimde değil; yönetimde, planda, politikada.

Sonuç: Biz Mi Onları Kıskanıyoruz?

Artık şu soruyu samimiyetle soralım: Batı bizi kıskanıyor mu, yoksa biz mi kıskanıyoruz? Yanıtı dönercide, kasapta, markette... Sepete bakın. Kasaya bakın. Etikete bakın.

Gerçekler orada çünkü; ideolojisiz, filtresiz, dolaysız…

SON DAKİKA HABERLERİ

Damla Turgutlu Soybaş Diğer Yazıları