Hani kıyılar halkındı?
Soru açık.
Cevap da aslında ortada.
Teoride kıyılar halkın.
Pratik desen sallanmakta…
Bizim kıyılar kimin birazdan okuyacaksınız.
Karşı komşunun kıyıları ise herkesin.
Zannediyorum bu keskin ayrımı görmek isteyenlerden biri de Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy oldu.
“Rakiplerimizi görmek gerekir” diyen bakan Ersoy rotayı karşı kıyıya Yunan karasularına kırdı.
Kendisine sormak isterim.
Sayın bakanım komşuda kıyılar işgal altında mı?
Dönelim kendimize.
Bu konuda gerçek bir mücadele var.
Daha yaz gelmeden, bahar ayında eline pankart alanlar, halkın plajlarını işgal edenlere karşı direnmeye başlıyor. Bodrum’da, Çeşme’de, Datça’da, Ayvalık’ta ve daha birçok eşsiz koyda, plajda “Kıyılar Halkındır” eylemleri yapılıyor.
O eylemlerde halkın karşısına dikilenlerse plaj işletmecileri, zincir otel sahipleri ya da devlet eliyle 49 yıllığına özel sektöre kiralanan sit alanlarına tesis yapan, işleten bir takım kişiler oluyor. Hatta zaman zaman arbede çıkıyor. Çünkü; kıyılar bir türlü halkın olamıyor!
Oysa, Anayasa’nın 43. maddesi ve Kıyı Kanunu’nun 5. ve 6. maddeleri açık ve net:
“Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Herkesin eşit ve serbest yararlanmasına açıktır.”
Anayasa böyle diyor. Kanunun 5. maddesinde de vurgu aynı:
“Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.”
Aynı zamanda bu kanunun gerektirdiğine göre; “Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.”
O hâlde soralım: Kamu yararı sözde mi kaldı?
Peki, kıyılar gerçekten halkın mı?
“Kıyılar Serbest”miş: Bir Yolunu Bulursan Girersin
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı geçen yıl “Kıyılar Halkındır” projesini başlattı. “Denizler Halkındır” sloganıyla plajlara ulaşımı engelleyen işletmelere yaptırım uygulanacağı açıklandı. Peyderpey yapılan denetimlerde kaldırılan yapılar, yıkılan işletmeler, kapısı mühürlenen yerler oldu. Ancak net bir sonuca ulaşılamadı.
2025 yazında tablo yine benzer…
Bu arada Kültür ve Turizm Bakanlığı da devreye girdi. Bazı tartışmalı koylar, 1. derece sit alanları da MUÇEV üzerinden küçük tesisler hâline getirildi. Milyonlarca liralık kıyı kiralamaları yapıldı! Bu konuyu bir başka yazıda kapsamlı ele alırız…
Anayasa ortada.
Kanunlar açık.
Bakanlıklar devrede.
Tüm bunlara rağmen; halk, kendi kıyısına bakanlık güvencesiyle bile ulaşamıyor. Karşısında duran ve giriş ücreti isteyen korumalar, görevliler buluyor. Özellikle Çeşme’de durum vahim. Türkiye’nin en temiz, en güzel, en berrak koyları işletmeler tarafından tam anlamıyla zapt edilmiş durumda.
Turizmin gözbebeği Bodrum’da yıllardır her hafta sonu hem eylem var. Denize sıfır işletmelerin sandalyeleri, masaları, şezlongları, şemsiyeleri görüntüleri olmaması gereken yerlerde görüntüleniyor, kaldırılsın diye sloganlar atılıyor. Adeta savaş açtı Bodrumlular ve bu savaşta zaman zaman çıkan tatsızlıklarda canları yanıyor.
Ne yazık ki, bakanlık güvencesine rağmen kıyılar işgal altında, kıyıların sahipleri de mücadelede.
Ayvalık’ın Kalbinde Sessiz İşgal
Balıkesir’in en güzeli, en kıymetlisi; duru suyu, altın sarısı kumu ile Sarımsaklı Plajları tam 7 kilometre uzunluğa sahip. Yani o 7 kilometrelik alan anayasa ve kanunlarla güvence altına alınmış biçimde halka ait. Sözde böyle, peki gerçekte nasıl? Kendi çektiğim fotoğraflar üzerinden anlatayım.
Sarımsaklı Plajları’nı kesen bir ana cadde var. Arkası oteller bölgesi. İşte o oteller, plaja şemsiye, şezlong koyuyor; bazen bir baraka, bazen de beton yapı içinde kafe-restoran hizmeti veriyor. Hem otel müşterisi hem de dışarıdan ücret karşılığında gelenler oluyor.
Fazla söze gerek var mı?
Fotoğraf her şeyi anlatıyor.
Plajda irili ufaklı yan yana işletmeler dizili. Aradaki ufacık alanlar ise halka açık.
Yani bu fotoğraflar: İŞGALİN FOTOĞRAFLARI…
Bu arada geçen yıl Balıkesir Valiliği’nden bir açıklama geldi. Sarımsaklı sahilinde faaliyet gösteren 75 işletmeden 49’unun kaçak olduğu ortaya çıktı. Valilik işlem yaptı. Bu da işin tartışılması gereken bir başka açısı!
Şimdiye dönelim, fotoğraflara bakmaya devam edelim…
Sarımsaklı sahilinde bir düzenleme yapıldı.
Hak yemeyelim çok da güzel oldu.
Çocuk parkı, yürüyüş ve bisiklet parkuru, yeşillendirme herşey tamam.
İşin ironik tarafı ise şu:
Girişte büyük harflerle HALK PLAJI yazıyor ama halk, iki işletmenin arasına sıkışmış durumda. Ben bu fotoğrafı 20 Haziran Cuma günü çektim. Şimdi okullar kapandı, sınavlar bitti. Bundan sonra o ufacık alanda iğne atsan yere düşmeyecek. Onca kalabalıkta şemsiye nasıl açılacak?
Sizce de çocuklarımızla huzurlu tatil geçirmek için konfora mecbur edilmiyor muyuz?
PLAJDA BİR ŞEMSİYE YERİ KADAR ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ VAR!
Özetle; devlet “halkın” dedi, otel “benim” diyor.
Şimdi bu sorunun cevabını herkes kendi versin.
Kazanan kim?
Beach Club’ların Pabucu Damda
Evet, kıyılar işgal altında.
Evet, giriş ücreti ödemek istemeyenler — daha doğrusu hakkı olan için ödeme yapmak istemeyenler— çoğunlukta.
En çok da artık ‘ederinden fazlasını ödemek canımı sıkıyor’ diyenler şezlonga uzanmaktan vazgeçti.
Son birkaç yıldır herkesin elinde açılır sandalye, katlanır masa ve plaj şemsiye var. Ancak gözlemime göre bu yıl bir başka…
Tatilciler kıyı işgaline, plaj işletmelerinin giriş ücreti ve astronomik rakamlı restoran menülerine yenilmek istemeyenler çoğunlukta.
Şemsiyesini kapan, buzluklu çantasına yiyeceğini koyan; meşhur koylara, işletmelerin yanı başına kuruyor sofrasını.
Çünkü; deniz aynı deniz, kumsal aynı kumsal…
Elbette işletmelerden hizmet almak isteyenler de oluyor. Bunun için de kesenin ağzını açmak gerekiyor. Örneğin;
Bodrum’da plaj giriş ücretleri 3.500 TL’den başlıyor, 11.000 TL’ye kadar çıkıyor.
Çeşme’de fiyatlar ortalama 3.500 TL ile 8.000 TL arasında değişiyor.
Bazı plajlara giriş ücreti daha uygun fakat içeride “limitli harcama” yapmak şart.
Ayvalık ve Cunda’da fiyatlar biraz daha makul.
Sonuç itibarıyla işte bunlar hep tercih meselesi!