Sahte rezervasyon tuzağı: Neden bitmiyor, nasıl bitirilebilir?

Türkiye’de yaz tatili artık sadece Haziran-Temmuz-Ağustos aylarına sıkışıp kalmıyor.

Hatırlayacaksınız yazdım artık Eylül-Ekim ayları son yıllarda daha çok tercih ediliyor. Hem fiyatlar uygun oluyor hem de okullar açıldığı için özellikle çocuksuz aileler ve gençler bu dönemi seçiyor.

Ancak tatilin keyifli tarafının yanı sıra, her yıl yeniden hortlayan tehlike devam ediyor: sahte rezervasyon dolandırıcılığı.

Bugün sosyal medyaya bakıldığında yüzlerce mağdurun “otelsiz tatil” hikâyesi dolaşıyor.

Ve her yıl aynı hikâye yeniden yazılıyor.

Hayal Ettiler, Dolandırıldılar

Geçtiğimiz günlerde 4 genç kadın arkadaş, tatil hayaliyle yola çıktı.

Parasını ödedikleri otele ulaştıklarında gördükleri manzara şok ediciydi: Ortada otel yoktu.

Büyük hayal kırıklığı yaşayan kadınlar, eşyalarıyla yere oturup yaşadıkları anı kayda aldılar ve sosyal medyada paylaştılar:

Bilin bakalım kimin tuttuğu otel odası aslında yok?” diyerek söze başladılar.

Kısa sürede anlaşıldı ki, bu mağduriyet tek değil.

Özellikle Bodrum ve Çeşme’de güzel bir otele gideceğini sanarak ödeme yapan onlarca aile sokakta kaldı.

Bir tatilci ise Bodrum’da rezervasyon yaptırdığı otelin adresine gittiğinde, karşısına çıkan manzara tam bir yıkımdı: Bitmemiş bir inşaat.

Muhatap yoktu, ulaşacak kimseyi bulamadı.

Siber Dolandırıcıların Yeni Taktikleri Ne?

Sistemin Açıkları Dolandırıcıların Gücü

Peki bu dolandırıcılar nasıl bu kadar inandırıcı olabiliyor?

- Profesyonelce hazırlanmış sahte internet siteleriaçılıyor.

- Sosyal medyada başka otellere ait videolar ve görseller paylaşılıyor.

- Sahte WhatsApp hatları ve çağrı merkezleri oluşturuluyor.

- Google ve sosyal medya reklamlarıyla güven kazanılıyor.

- Konum bilgileri, hatta “erken rezervasyon fırsatları” eklenerek her şey gerçekmiş gibi gösteriliyor.

Burada kritik soru şu: Neden her yıl aynı tuzak bu kadar kolay kurulabiliyor?

- Çünkü internet üzerinden açılan sitelerin doğruluğunu denetleyen etkin bir mekanizma yok.

- Çünkü mevcut otellerin sayfaları dahi birebir kopyalanabiliyor ve bunu önleyecek teknik altyapı yetersiz.

- Çünkü tüketicilerin büyük bölümü hâlâ en cazip fiyata “ilk ben yakaladım” psikolojisiyle hareket ediyor.

Sonuç: “Sahte kampanyalara” kanılıyor.

Ödemeler yapılıyor.

Sonrası hayal kırıklığı.

Daha kötüsü: Sadece para değil, kimlik bilgileri ve kredi kartı bilgileri de çalınıyor. Hatta bazı dolandırıcılar, linkler aracılığıyla mağdurların telefonlarına zararlı yazılım bile yüklüyor.

Tüketici Tuzağa Düşmemek İçin Ne Yapmalı?

Turizmci Cem Polatoğlu’nun şu sözleri aslında durumu özetliyor:

Yakasına yapışamayacağınız kimseden seyahat satın almayın, tatil almayın.

Polatoğlu’na göre, referansı olmayan hiç kimseye güvenilmemeli.

Ancak o da vurguluyor: “Gerçek otelin internet sitesi bile kopyalanmış olabilir.”

Bu noktada devreye TÜRSAB giriyor.

Bir süredir otel ve acentelerin internet sitelerine ‘TÜRSAB Meleği’ uygulaması yerleştirildi.

Sitede bu ikon varsa tıklanarak ilk doğrulama yapılabiliyor.

Ama mesele sadece tüketici dikkatsizliği değil; mesele, güvenilir bir otel sayfasının bile kopyalanabiliyor olması. TÜRSAB’ın başlattığı “TÜRSAB Meleği” uygulaması doğru yönde bir adım ama bu yeterli mi? Hayır. Çünkü dolandırıcıların yaratıcı yöntemleri teknolojiyle birlikte hızla gelişiyor.

Ayrıca, şehrin ticaret odası kayıtları kontrol edilmeli ve mutlaka 3D güvenlik yöntemi ile ödeme yapılmalı.

Dolandırılan Tüketici Ne Yapmalı?

Tüketici Son Halka, Peki Ya Öncesi?

Tüketici Konfederasyonu Başkan Vekili Avukat İbrahim Güllü, mağdurların delil toplaması gerektiğini ve haklarını arayabileceğini söylüyor.

- Rezervasyon telefon, WhatsApp hattı ya da internet sitesi üzerinden yapıldıysa tüm yazışmalar saklanmalı.

- Eksik ya da sahte hizmet belgelenmeli. Fotoğraf ve video delil olmalı.

Güllü ayrıca şu kritik uyarıyı yapıyor:

“Tüketici, 24 saat içinde bankayı yazılı şekilde bilgilendirip itiraz etmeli, en yakın Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmalıdır.

149 bin TL’ye kadar olan uyuşmazlıklarda Hakem Heyetleri, üstünde ise Tüketici Mahkemeleri devreye giriyor.

Evet, bu tüketicinin yasal hakkı.

Ama asıl sorun şurada: Vatandaş mahkemeye gidene kadar parasını, tatilini, huzurunu kaybediyor.

Dolayısıyla sorumluluk sadece tüketicide değil.

- Sektörü denetleyen kurumların caydırıcı cezalarla daha güçlü bir takip yapması gerekiyor.

- Sosyal medya ve reklam platformlarının bu tür sahte kampanyaları engelleyecek filtreleri geliştirmesi şart.

- Bankaların da “şüpheli ödeme” sistemlerini bu tür durumlara karşı daha duyarlı hale getirmesi gerekiyor.

Burada hem bireysel hata hem de sistemsel zafiyet var.

Tüketici elbette dikkatli olmalı, bilinçli olmalı.

Ama eğer sistem bu kadar açık veriyorsa, vatandaşın hatası tek başına açıklayıcı olamaz.

Sonuçta tatil, insanların bütün yıl çalışıp biriktirdiği tek lüks.

Bu lüksün sahte rezervasyonlarla zehir edilmesi sadece bireyin değil, turizm sektörünün itibar kaybıdır.

Ve bu tablo değişmedikçe, mutlu tatil hayaline ‘mutsuz son’ yazılacak.

SON DAKİKA HABERLERİ

Damla Turgutlu Soybaş Diğer Yazıları