Sarı madene kırmızı çizgi

Kredi kartıyla altın alıp borcunu kapatan, dolandırıcılıkla suçlanıyor.
Çünkü; yasal olmayan yola başvuruyor.
Geçim için yapılan bir hamle, ceza yasasına takılıyor.
Peki suç, yalnızca altına uzanan elde mi; o eli bu yola mecbur bırakan düzende mi?

Kredi kartı ile altın alıp satan cezaevine mi girecek?
Soru, ülkenin ekonomik özeti gibi.
Altın çok değerli.
Yatırımcısının yüzünü güldürüyor.
Ancak geçim derdinde olanlar için anlamı bir başka.
Kuyumcular yasal olmayan yollardan kazanç mı sağlıyor?
Vatandaş borcu illegal yolla ve yine borçla mı kapatıyor?
Sorular net.
Cevabın peşindeyse BDDK, bankalar, bakanlık, Gelir İdaresi Başkanlığı ve savcılıklar var.

Haberi okumuşsunuzdur:
Kartla altın alıp o altını nakde çeviren yandı!
“Tüketim dışı kullanım” ve “finansal dolandırıcılık” kapsamında değerlendirilecek.
İncelemeler ve suç duyuruları başladı.
Dev cezalar kapıda.
Hatta cezaevi kapısı ufukta.

Farklı açıdan bakılması gereken bir haber bu.
Bakalım.

Borçla Yaşamak, Altınla Yargılanmak

Kredi kartıyla altın almak, teknik olarak gri alanda kalabiliyor.

Peki bu insanlar bunu neden yapıyor?
• Faturaları ödeyebilmek,
• Çocuk bezini, mamasını alabilmek,
• Tencereyi kaynatabilmek,
• Ev sahibi icraya vermesin diye…
• Kredi kartının asgari borcunu ödeyebilmek için olabilir mi?

Aslında görünen o ki, yaşayabilmek için sistemin açık bıraktığı kapıyı zorluyorlar.
Fakat içeride kalmak borç, dışarı çıkmak suç.

Milyonlarca kişiyi ilgilendiren işin aslını ve detayını, Tüketici Konfederasyonu Başkanı Aydın Ağaoğlu’na sordum.

“Çok sık uygulanan bir yöntemdi. Kıymetli maden satışında kredi kartına kısıtlama getirdi BDDK. Çünkü, tefecilik olarak değerlendirildi. Örneğin; kuyumcu 500.000 liralık altını taksitli satmış gibi gösteriyor, vatandaş 400.000 lirasını hemen alıyor. Altına eli bile değmiyor. Ve sonra 500.000 lira olarak bankaya taksitle ödüyordu.”

Anlaşılan o ki, borcu katlanan, kirasını ödeyemeyen, geçinemeyenler bir kez daha aynı yönteme başvurdu.

Biraz araştırma yapınca fark ettim, cezası gerçekten de ağır.

ALTININ CEZASI, ALTINDAN AĞIR

İlgili düzenleme: Türk Ceza Kanunu 245. madde – Banka/Kredi Kartının Kötüye Kullanılması

Ağaoğlu:
“Haksız kazancın ve vergi ziyanının önüne geçilmesi gerekir. Hiçbir aklı başında tüketici maksatlı dolandırıcılık yapmak istemiyorsa uzak durmalı.”

Dedim ya, ceza ağır!

Hukuki Yaptırımlar:
• Bankalar suç duyurusunda bulunuyor. “Kasten dolandırıcılık” kapsamında değerlendiriliyor.
Tefecilik (TCK 241): 2–5 yıl hapis + 500 güne kadar adli para cezası uygulanabilir. İlk suçsa genellikle erteleniyor ya da paraya çevrilebiliyor.
Nitelikli dolandırıcılık (TCK 158): 3–10 yıl hapis + 5.000 gün para cezası. Cezaevine girme ihtimali yüksek.

Kredi kartıyla altın almak ve bozdurmak bir “geçim stratejisine” dönüşmüşse; burada sorun kişilerin bu yola başvurması değil mi?

Bu yola başvurmak zorunda kalınmasının korkunçluğunun farkında olmak gerekiyor.
Ortadaki tablo, durum, düzen ya da sistem… Adına ne derseniz deyin, bunu tetiklemiyor mu?

Çaresizlik İcra Kâğıtlarında

Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2025’in ilk 3,5 ayında icra-iflas dosyaları 23 milyon 147 bin civarındaydı ve yıl sonunda bu sayının 26 milyona ulaşması bekleniyor.
Her gün ortalama 8.500 yeni icra dosyası açılıyor.
Gerçek bu.
Milyonlarca kişi icra kıskacında.
Bu bir geçinememe hikâyesi.
O halde işlenen de bir “geçinememe suçu” olabilir mi?

Peki, Borçlu İçin Ne Yapılmalı?

“Tüketiciyi suçlamak yerine, temel ihtiyaçlarını giderebilmesi için Anayasa’ya uygun şekilde devlet imkânları kullandırılmalı.”

Ağaoğlu detayları da şöyle anlatıyor:

“2009 yılında devlet çok düşük faizle yapılandırmaya el atmıştı. Hem tüketici korunuyordu hem de bankanın batağa gidecek parası kurtarılıyordu.
Mesela faiz yüzde 45 diyelim, devlet yüzde 30’a çekiyor.
Bankaya ‘Bak, sen kazanmayacaksın ama bataktaki paran çıkacak, tüketici de kara listeden çıkacak’ diyordu.
Bu yapıldı, kanun çıktı. Yine yapılabilir.”

Elbette kuralları olmalı.

“Temerrüde düşmüş olacak ya da asgari iki ücreti ödemeyecek gibi kurallar vardı, yine olabilir. Çünkü kimileri ‘ödemeyeyim, affa gireyim’ diyebilir. Devlet de kazanacak, bankadan vergi alacak.”

Özetle:

Her türlü ödenemeyen borç ve icra takibi için makul faizle yapılandırılma olmalı.
Ve bu yola başvurmuş bir kişi ceza ile karşı karşıya kalırsa, Tüketici Konfederasyonu’na başvuruda bulunabilir, yardım talep edebilir.

“Hukukçu arkadaşlar inceleyecek. Kötü bir niyet yoksa yardımcı olacağız.”

Hayatta kalmak gerçekten zor.
Sebzeye, meyveye hasret, sofrasına kahvaltılığı tane ile koyan, etin tadını unutan, ay başında kirayı nasıl ödeyeceğini düşünen, geçim derdindeki milyonlar;
kurunun yanındaki (amacı tefecilik ve dolandırıcılık olanlarla birlikte) yaş gibi yanacak.
Zor zamanlar…

SON DAKİKA HABERLERİ

Damla Turgutlu Soybaş Diğer Yazıları