Kadıköy’ün kalbi, dün gece iki farklı nefesle çarptı. Bir yanda memleketten kalkıp gelen, deplasman tribününü siyaha boyayan Kocaelisporlular... Bu ülkede futbolu hala nefes alan, hala hakiki bir tutku yapan şey, işte o tribünlerin kalabalığında saklı. Süper Lig’in vitrininde parıltılı takımlar kadar, köklü camiaların coşkusuna da ihtiyaç var. Kocaelispor tribünü, bu gerçeği hatırlattı.

Öte yanda Fenerbahçe tribünü... Kadıköy’de sahaya her zaman aynı ateşle başlarlar. Bu ateş, bazen takımı uçurur, bazen de oyuncunun ayağındaki topu yakar. İlk dakikalarda gelen gol, tribünle takım arasındaki o görünmez telgraf hattının eseriydi.

Çağlar’ın uzun süren özlem sonrası yaptığı ortayı, Skriniar’ın tecrübeli kafası gole çevirdi. Ama işin tuhafı şu; o golden sonra Fenerbahçe’nin hücumcuları, sahayı düzen değil de bir kargaşa alanı gibi gördü. Herkesin gözü yalnızca kalede olunca, sahanın ortasında akıl sustu, bencillik konuştu.

♦♦♦♦♦

Futbolun kaderi, kibirle flört edene tokadı çabuk atar. Skriniar’ın aceleci faulü, ardından İrfan Can’ın yanlış kurdurduğu baraj... Ve o frikikten gelen gol. Kaleci tartışmalarının gölgesinde İrfan Can’ın yediği bu gol, aslında bir pozisyondan fazlası. Fenerbahçe’nin geleceği üzerine konmuş bir soru işareti. Benfica rövanşına giden yol, sadece bir maç değil, bir kalecinin kader sınavı da olacak.

♦♦♦♦♦

İlk yarıda sahada başka dertler de vardı.

Fenerbahçe’nin ileri uçtaki iki yabancı işçisi, Jhon Duran ve En Nesyri, ceza sahasının uzağında, adeta sürgünde dolaştılar. Onları topla buluşturmadan yargılamak haksızlık; çünkü golcü, ekmeğini ceza sahasında arar.

Bu tabloyu değiştirecek olan, pası düşünmek, doğru yerdeki adama topu ulaştırmak. Ama Fenerbahçe’nin orta sahasında bunu düşünecek akıl, henüz yerine oturmuş değil.

♦♦♦♦♦

Talisca’ya ayrı bir parantez açmalı. Fizik olarak toparlamış, belli. Ayağına top geldiğinde tek düşündüğü şey, kaleyi yıkmak.

Bu, onun doğası. Ama Fenerbahçe’nin 10 numarasıysan, sadece vurucu güç değil, aynı zamanda sahadaki şef olmalısın.

Golün kadar, asistin de tarih yazar. Dün geceki kafa golü güzeldi ama yapamadığı pas, sahadaki hikayeyi eksiltti.

♦♦♦♦♦

İsmail Yüksek’e gelince... Fenerbahçe’nin neden Edson Alvarez’e ihtiyacı olduğunu da gösterdi aslında.

İsmail, sağlıklı olduğunda değerli; çünkü rakibin yüreğine korku salıyor, savunmayı rahatlatıyor. Ama modern futbol, sadece top kapmayı değil, oyunu kurmayı da istiyor. Orada hala bir eksik var.

İkinci yarıda Fenerbahçe biraz nefes aldı. İlk kez topu kaleye vurmak yerine pası düşündüler, işte o an ikinci gol geldi. Talisca fişi çekti. Kocaelispor’un direnci kırıldı.

Fenerbahçe galip geldi ama oyun hala eksik. Çünkü kenardan akan hücum, bir nehir gibi sürekli aynı yatağı izliyor. Oyunu merkezden kurma alternatifin olmazsa, o nehir kuruyabilir.

♦♦♦♦♦

Bu maç, Fenerbahçe için yorgunluğun ve Benfica rövanşının gölgesinde oynandı. Fenerbahçeli oyuncular buna rağmen istekliydi ve galibiyeti kopardı. Kocaelispor ise sahaya futboluyla değil, tribünüyle damga vurdu. Onların yapması gereken, tribündeki coşkuyu sahaya indirmek.

Kocaelispor’un yolu uzun, Fenerbahçe’nin işi ağır. Ama bu oyunun güzelliği de burada. Futbol, kaybedene küsmeyen; kazanana ise “yetmez” diyen tek hakemdir.