Elbette demokrasi sadece sandıkta oy vermekten ibaret değil; yaşamın en temel hakkı olan sağlığa erişimin de garantisi. Yani öyle olmalı.

En başta da kanser hastaları için.

Zira hastalığın kendisi de süreçte ağır, zorlu.

Deneyimleyen biri olarak anlatayım.

“Allah insana verecekse tiroid kanseri versin”

Kulağa nasıl geliyor?

Bu bir temenni. Cümleyi kuran ise Meme Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Bülent Çitgez.

Ve bu cümleyi benim ikinci duyuşum.

Bundan yaklaşık 9 yıl önce; Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde, Endokrin Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Serkan Teksöz (kendisi kahramanım olur) gözümün içine bakarak tam da bunu söyledi: “Evet, kansersin. Ama tiroid. Bir gün ben de bu hastalığa yakalanacak olursam umarım tiroid olur.”

Boğazıma bir yumru oturdu.

Meğer tam da boğazımda, ses tellerimde yer etmiş hücreler.

“4. evre” dediler.

Apar topar 3 gün içinde ameliyata alındım.

“Ses tellerinden milim milim kazıdım kanserli hücreleri.” dedi Serkan Hoca.

“Eğer 1 hafta, bilemedin 10 gün daha geç gelseydin gırtlağının tamamını alırdım.” diye de ekledi.

Belirtilere rağmen “ya bir şey çıkarsa” korkusu ile kapısını çalmayışımı, ailemden 3 kişiyi kanserden kaybettiğim halde (39 yaşındaki amcam, anneannem, babamın anneannesi) rutin kontrolleri yaptırmayışımı yüzüme tokat gibi çarptı.

Tiroidimin yarısını aldı, yarısını da Nükleer Tıp Uzmanı Prof. Dr. Sait Sağer’e emanet etti.

Sıkı takipteyiz.

Çünkü; tamamı alınmayınca nüks etme riski, lenflere de sıçrama olasılığı hep var…

Bu yazı; kanser ve artık kalıplaşmış “erken tanı hayat kurtarır, devletin kanser politikası nasıl olmalı?” yazısı.

Bir farkındalık yaratmak için benim de çorbada tuzum olsun istedim.

Çünkü “Birlikte İyiyiz”

Muş’ta bu yıl, Genç Birikim Derneğince düzenlenen “12. Uluslararası Onkoloji Günleri” vardı.

Bilim insanları, hekimler, hastalıkla savaşanlar, savaşıp da kazananlar, STK’lar ve gönüllüler “Birlikte İyiyiz” diye haykırdı.

Ses gür çıktı…

18 ülkeden akademisyenlerin de olduğu yaklaşık 400 kişi konferanslara katıldı.

Kanserde neredeyiz? Ne yapılıyor? Ne yapılmalı?

Tedavi yöntemleri, aşılar, psikolojik destek ve deneyimler konuşuldu.

Muş sokakları, meme kanseri başta olmak üzere tüm türlere, tedavilere dikkat çekmek için pembeye boyandı.

“Yalnız değilsiniz, korkmayın, kaçmayın” dövizleri taşındı.

Neden kaçmamak gerekiyor?

Çünkü, her yıl 300 bin kanser tanısı konuyor.

En sık tanı konan türler ise, meme ve akciğer.

Son olarak, Avrupa’da yapılan bir araştırma, ünlü tıp dergisi The Lancet’ta da yayımlandı. Araştırmaya göre 2050’ye kadar kanser ölümleri artacak. Bu araştırma bağlamında bir kez daha “mRNA aşıları mı sebep oluyor?” sorusu gündeme geldi. Olabilir mi?

Cevabı, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Esin Şenol verdi:

“100 milyon insanın verisinin incelendiği ve alt grupların analiz edildiği çalışmalarda bununla ilgili herhangi bir bulguya rastlanmadı. Ancak grip ve COVID’de salınan bazı moleküllerin uyuyan kanser hücrelerini uyandırdığını biliyoruz; ve bu nüks artırma ile ilgili.”

Gençlerde Kanser Neden Artıyor?

Hastalık son dönemde en çok gençlerin kapısını çalıyor.

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Sönmez bakın ne diyor:

“Eskiden sokakta oynardık, hareket etmiyor çocuklar. Paketlenmiş raf ömrü uzun gıdalar arttı, manyetik alanlarda bulunma arttı. Paylaşım azaldı, kimse dert anlatmıyor bile.”

Alkol ve tütün asla dostumuz değil… Özellikle tütünün ‘kesin olarak kansere neden olduğu’ kanıtlandı.

Uzak durmak riski yüzde 90 düşürüyor.

Ve elektronik sigaralar tam anlamıyla melek yüzlü şeytanlar.

İçinde çok sayıda kanserojen madde var.

Kanseri Besleyen Yiyeceklere Dikkat

Sağlıksız beslenme de en az stres kadar kanserin her türünü tetikliyor.

Prof. Dr. Sönmez:

Tencere yemeği tüketin.” diyor ve ekliyor: “Trend zayıflama ürünlerinden kaçın”

Kilo aldık, gençlerde de obeziteye bağlı kanserler arttı. Öte yandan zayıf kalma çabası ile kullanılan ürünler de (çaylar, haplar, iğneler) doktor kontrolünde olmalı. İştah kesiliyor ama protein, vitamin kaybediyorlar. Yağlanma artıyor, kas azalıyor. Yağ da kanseri tetikler.

“Şeker Her Kötülüğün Anasıdır”

Tam da bu noktada, Prof. Dr. Çitgez çarpıcı bir başlık veriyor:

Şeker her kötülüğün anasıdır. Enerjisi yüksek bir gıda. Kanser hücrelerini besler.”

“Meme Kanseri Ölümü %95 Engellenebiliyor”

Şimdi ‘erken tanı’ ne demek ona da bakalım…

Prof. Dr. Sönmez, 3 kanser türünde tanı, tarama ve tedavide çok başarılı olduğumuzu anlattı:

  • Rahim ağzı kanseri: HPV taraması ve aşıyla tamamen önlenebilir.
  • Kolon kanseri: Polip erken saptanırsa kansere dönüşmez.
  • Meme kanseri: Erken tanıyla %95 oranında hayattan çıkarılabilir.

Ve gelelim kilit noktaya…

“Demokrasi Ve Sağlık-Ölüm Arasında İlişki Var”

Şüphe durumunda, özel hastaneye gitmek şart değil, hatta devlet hastanesinden randevu almaya uğraşmak da…

Aile hekimleri de KETEM’lere gönderiyor.

Ücretsiz tarama yapılıyor ve 40 yaş üzerinde mamografi çekiliyor.

HPV aşısı da ücretsiz.

Ancak; bilen az, giden, yaptıran neredeyse yok.

Prof. Dr. Esin Şenol durumu şöyle açıklıyor:

Demokrasi ile sağlık ve ölüm oranları arasında yakın bir ilişki var. Şöyle düşünün: Siz aslında rahim ağzı kanseri açısından görece düşük riskli bir ülkesiniz ama her gün 3 kadın ölüyor. Sebep: Açtığınız merkezlere gitmiyorlar. Eğer demokrasiyi işletmeyen bir ülkeyseniz, insanlarınız bilgiye ulaşma bağını kaybeder.

Prof. Dr. Şenol, “devlet sağlıkta aktif rol oynamalı” diyor:

Devletin defansif tutumdan çıkıp aktif rol oynayıcı bir tutuma geçmesi lazım. Safsatacılardan insanları uzak tutma politikası da devletin görevidir. Akademiyi ötekileştirmeden çalışmalar yapılmalı.

Kanser: çağın vebası, sinsi düşman nerede ise her eve girdi.

Sevdiklerimizi aldı.

Ama yenmek mümkün.

Hepimiz çok daha bilinçliyiz.

Bilim camiası umut aşılıyor.

Yeni yollar keşfediliyor, çareler aranıyor, bulunuyor.

Kim bilir belki yakın zamanda çok daha güzel haberler gelir bu savaşta.

Ne demiş şair:

“Geçse de yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkar sokaklar…”