Memleketten uzaktayım, ama gözüm kulağım orada.

Şöyle biraz uzaklaşıp, daha geniş perspektiften bakınca bazı şeyler daha da net görünüyor.

Dedim ya, gözüm kulağım orada, yaşananlarda; yaşanamayanlarda; alınabilenlerde, tadına dahi bakılamayanlarda.

Siyasetin yoğun gündeminin sardığı; ekonominin her an derinden derinden sarstığı; doların bir kez daha şahlandığı, toplumun her kesiminin hak arayışında olduğu, memleketimizin Z raporunu çıkaralım.

Ne konuşuldu?

Bütçeyi bu kez ne sarstı?

Neye şaşırdık, neye yine hiç ama hiç şaşıramadık?

Ne güldürdü yüzümüzü?

Bakalım…

NE KONUŞTUK?

CHP’den istifalar…

İBB soruşturmasındaki gelişmeler…

Yeni tutuklamalar…

Altın, döviz, çarşı-pazar fiyatları derken; Türkiye’nin gölleri birer birer yok oluyor, ama biz hâlâ musluktan akan suyu sınırsız sanıyoruz.

Beyşehir’de tekneler toprağa oturdu, kıyıdan kilometrelerce uzaklaşan göl, “susuzluk kapıda” diye haykırıyor.

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği verilerine göre: 240 gölden 186’sı çoktan tarihe karıştı; İzmir’in Karagöl’ü, Gölcük’ü artık sadece fotoğraflarda yaşıyor.

Uşak’ta Küçükler Barajı kurudu, koca şehir günün yalnızca birkaç saatinde su alabiliyor; altın madeni şirketleri devasa su tüketimleriyle tartışmaların merkezinde.

Hatay Defne’de taş ocakları dereleri zehirledi, akarsuyun sesi kesildi.

Kuraklık artık yalnızca meteorolojinin raporlarında değil, hayatımızın tam ortasında. Musluktan akan suyun azalması, tarlada ürünün yanması, göç eden balıklar, çölleşen topraklar… Hepsi aynı hikâyenin parçaları. Ve bugün suya sahip çıkmazsak, yarın ağır susuzluk kaderimiz olacak.

Yeteri kadar konuşabiliyor muyuz?

Hayır.

Çünkü, günlük farklı ve ağır dert yükleniyor bünyemize.

Sahi ne olacak memur ve memur emeklisinin zammı?

NEYE ÜZÜLDÜK?

Cinsel ilişkiyi reddetmek cinayet için tahrik nedeni sayıldı.

Ceyda Yüksel, 20 Ağustos 2022’de İzmir’de, Serkan Dindar tarafından öldürüldüğünde hayatının baharında, 21 yaşındaydı.

Mahkeme, kadının cinsel birlikteliği reddetmesi üzerine, katilin elem ve öfke hissettiği gerekçesiyle cezada indirim uyguladı.

Yargıtay, verilen haksız tahrik indirimini onadı.

Ölen kadın, sevmediği, istemediği bir erkekle cinsel birliktelik yaşamadığı için; o erkeği öfkelendirmiş!

Bu nasıl bir karar?

Bu vicdani yükü çok ama çok ağır bir karar!

Ve bu karara imza atanların tümü yargılanmalı.

Kadın cinayetlerinin önlenmediği bir ülkede, böyle bir kararı veren de, onayan da; cinsel saldırıyı da, cinayeti de meşrulaştırmaz mı?

Yazıklar olsun!

CEBİMİZİ NE YAKTI?

Hayatta kalabilenler için temel sorun barınma ve beslenme.

Tüketici alamıyor.

Çiftçi satamıyor.

Döngü kırılmıyor.

Bu hafta kırmızı ve dolmalık biber fiyatları gündemdeydi.

Çorum’da bir çiftçi, tarlaya girdi kilosunu 8 liraya güçlükle sattığı kapya biberden nasıl zarar ettiğini anlattı.

Eskişehir’de benzer bir durum vardı.

Halde 8 liraya satılan dolmalık biberin kilosu, büyükşehirlerde marketlerde ortalama 80 lira.

Bazı semt pazarlarında ise 100 lirayı geçince; üretici duruma isyan etti.

5 ton dolmalık biberi ücretsiz dağıttı.

Yine kazanan “aracı” oldu.

Kaybedenler belli: çiftçi ve tüketici.

Umarım kazanamayan,zarar eden çiftçimiz hakkında da idari para cezası uygulanmaz.

Ve dışarıda yemek yemek…

Ödenecek hesabı kestirmek bile artık zor.

Bursa’da bir işletmede, 10 adet köftenin bulunduğu bir porsiyon İnegöl köfte tabağı müşterinin önüne gitti.

Közlenmiş yarım domates, 1 biber ve 10 köfte: 695 lira.

Hesap ortada:

1 köfte = 69,5 lira.

Hem yazık, hem ayıp.

Cepler böyle böyle yanıyor işte…

KİME HAK VERDİK?

Arkadaşları ile Bozcaada’ya tatile giden genç bir kadın, yaşadıklarını “Hayatımdaki en kötü tatil.”diyerek anlattı.

Fiyatlar o kadar pahalı ki, uçukluğu anlatamam” diye başladı söze. Pastaneden 4 kurabiye aldığını söyledi.

Tanesi 130 lira.

4 kurabiye = 520 lira.

Ardından esnafın kaba davranış ve söylemlerinden bahsetti.

En son 10 yıl önce gitmiştim adaya, gerçekten doğal güzelliği ile büyüleyen, tarihi sokakları ile kendine hayran bırakan bir yer.

O zaman da pahalıydı.

Şimdi bir başka olmuş.

Böyle devam edilirse esnaf kan ağlamaya devam edecek.

Çünkü; bir giden belli ki bir daha asla gitmeyecek.

Tatilciye hak vermemek mümkün değil.

NEYE İSYAN ETTİK?

Artık insan yerine konmamaya isyan ettik.

Paramızla rezil olmaya isyanımız.

Bir isyan da sağlığımızın hiçe sayılmasına.

Tarlada ezik, çürük ve daha da önemlisi kurtlu domatesleri toplayan; hasat eden bir işçi o anları kayda aldı.

Üzülerek söylüyorum ki bu gördüğünüz çürük ve kurtlu domatesler fabrikaya salça ve ketçap olmaya gidiyor. Siz siz olun hazır almamaya çalışın.” dedi.

Resmen kandırılıyoruz.

Resmen zehirleniyoruz.

Hem paramızı alıp hem de sağlığımızla oynuyorlar.

Kim dur diyecek?

NEDEN UTANDIK?

Son dönem pazarcılara ne oldu anlamak mümkün değil.

Hile yapan mı dersiniz, hak yiyen mi…

Bu kez de semt pazarında bir esnaf, sosyal medyaya yüklemek üzere video kaydettirdi.

O anlarda da müşterisinin yüzüne poşetleri fırlattı.

İzlerken yine başkaları adına yerin dibine girdik, utandık.

Müthiş bir çürümüşlük var ülkede.

NEYE ŞAŞIRDIK?

Kendi ülkemizde esnafın bizleri kazıklamasına alışkınız fakat göz göre göre turistlerin de kandırılmasına pek alışkın değiliz.

Tamam tamam, taksiciler istisna…

Döneyim konuya; Belek’te tatildeki bir turist, sosyal medyada bir paylaşım yaptı:

Türkiye’yi ve Türk halkını çok seviyorum, daha önce 5 kez geldim. Hiçbirinde böyle bir durum yaşamadım. Bir dondurmacı menüde yer almayan waffle külahı için 25 euro istedi.

Yanlış okumadınız: bir boş külaha 25 euro.

Ve diğer siparişler için toplam 85 sterlin aldı.

O günün kuru ile 4.600 lira.

Bu gerçekten vicdansızlık.

Türk turizminin nereye gittiğini sezonun başından beri zaten tartışıyoruz.

O turist bir daha Belek’e gider mi?

Gitse de dondurma alır mı bilemem ama;

Bir daha İstanbul’da bazı mekânları tercih etmeyecek bir başka turist grubundan da bahsedelim.

Bir Türk gezgin, Avrupa seyahatinde 2 ay önce Türkiye’de tatil yapan bir turistle konuştu.

Turist kadın:

İyi bir tecrübe olmadı. Çok pahalı. 2 alkollü içecek için 100 euro alındı.” dedi.

Esnaf kimsenin gözünün yaşına bakmıyor anlaşılan.

Ve anlaşılan o ki yerli turistin ayağını kestikleri gibi yabancı turistin de rotasından çıkacaklar.

Sağlıklı bir turizm hamlesine ihtiyaç var.

Özetle; bize uygulanan tarifenin döviz getiren yabancı turiste de uygulanmasına şaşırdık.

NEYE GÜLDÜK?

Son dönemde sosyal medyada bir akım var:

Düğünlerde gelin ve damattan rol çalanlar.

Gerçekten inanılmaz eğlenceli ve komik anlar izler olduk.

Örneğin; bir düğünde görümce yani damadın ablası, bembeyaz gelinlik gibi parlak bir elbise tercih etmiş.

Gelin durur mu?

Görümcem düğünümde gelinlik giydi.” diye paylaşım yaptı.

Sosyal medyada görümce o elbiseyi giydiğine el birliği ile pişman edildi.

Peşi sıra bir gelin adayı:

Nişan günüm eltimin düğün günü ile aynı gündü… Tarihi bizim nişanımız belli olduğu halde aynı güne alındı.” paylaşımı yaptı.

Damatların işi çok zor…

Henüz bu paylaşımı konuşurken; ilginç bir video daha geldi.

Kendi nişanında, eltisinin evlilik yıldönümü pastası kestiğini gören gelinin şaşkınlığa uğradığı anlar paylaşıldı.

İnanılmaz.

Bu kadar da olmamalı.

İnsan çok tuhaf bir mahluk…

Yine az güldük, daha ziyade üzüldük ve çokça düşündük…

Bir hafta daha parçalı bulutlu geçti.

Her daim iyiyi, güzeli diliyoruz.

Gelmesi umudu ile…