Adettendir; misafire bol köpüklü, mis gibi Türk kahvesi ikram edilir.

Rivayet ortada; bir fincanının da 40 yıl hatrı var.

Fiyatı öyle uçtu ki, hatrı bile katlandı.

Türk kahvesi…

Sabahların, öğle, öğleden sonraların, akşamüstlerinin bile sultanı.

Milli içeceklerimizden biri çay ise diğeri kahve.

Ama, son zamanlarda cezve kaynatmak da hiç kolay değil.

Önce, market rafındaki etiket dikkatimi çekti.

Son 3 aydır her ay ortalama 10 lira zam görüyor kahve.

Son olarak 87 lira oldu etiketi.

Online alışveriş sitelerinin birinde 95 lira.

Hem tazesini çektirmek hem de fiyat kontrolü yapmak üzere; İstanbul’da ucuz alışverişin kalbinin attığı noktaya Eminönü’ne gittim.

O çok bilindik, meşhur kahvecinin kuyruğuna girdim.

Öncelikle şunu söyleyeyim; mevsim yaz diye mi, yoksa fiyat bütçeyi zorluyor diye mi bilmiyorum fakat o eski kalabalıktan, o sonu gelmeyen kuyruktan eser yoktu.

2 dakika içinde sıra bana geldi.

Gramaj ve fiyat dükkânın camlarında asılı, hemen bakalım:

Son zam 10.05.2025 tarihinde yapılmış yazıyor.

  • 60 gram: 50 TL
  • 119 gram: 100 TL
  • 250 gram: 210 TL
  • 500 gram: 420 TL
  • 1000 gram: 840 TL

Kahvenin kilosu: 840 lira.

Geçen yıl 380-460 lira bandında satıldı.

Yani; bir yılda gelen zam oranı yaklaşık yüzde 120.

Kahve keyfi resmen etikete takıldı.

Zam geleceğini söyleyen esnaf da var.

Gerçek mi, pazarlama stratejisi mi bilinmez.

Onu da göreceğiz.

Kafelerde ise durum daha da vahim.

İstanbul’da Boğaz’da, Bağdat Caddesi’nde ya da tarihi yarımadada turistik mekânlarda, Şişhane gibi popüler noktalarda bir fincan Türk kahvesinin fiyatı ortalama 150-250 lira arasında değişiyor.

Filtre kahveler, içine eklenen sütün cinsine göre 300-400 liraları görüyor.

Ve daha yüksek rakamlarla menülerine koyanlar da var.

Artık her şey ateş pahası, alıştık fakat ne oldu da kahve fiyatları önlenemez şekilde arttı?

Cevabı Mısır Çarşısı esnafından aldım.

Kuraklık Kahve Çekirdeğini Vurdu

Son 5 yıldır; küresel iklim krizi ve kuraklık, rekolteyi ciddi şekilde düşürdü.

Brezilya, Kolombiya ve Vietnam gibi dünyanın büyük kahve üreticisi ülkelerinin son yıllarda kuraklık, don ve aşırı yağış ile mücadelesi söz konusu.

Özellikle de Brezilya’da son 3 yıldır yaşanan kuraklık, arabica kahve üretiminde azalmaya neden oldu.

Döviz kuru da bir başka neden.

Ne yazık ki Türkiye kahve ithalatında dışa bağımlı.

Yani çekirdek yurtdışından dövizle, dolar ve euro ile alınıyor.

Nakliye ve lojistik, ambalaj gideri, tedarikteki daralma, vergi ve gümrük politikaları, personel gideri, kira, faturalar, katlanan masraf derken; piyasayı domine eden firmalar rekabeti de şekillendiriyor.

Tüketim alışkanlığının değişmesi, yani gençlerin çayın pabucunu dama atması ve kahveye yönelmesi de stokları etkiledi.

Talep çok, kahve yok. Dolayısıyla kıymetlendi.

Madem adetten açıldı konu, devam edelim.

Kahvenin yanına en çok da lokum yakışır.

Lokumun da Tadı Kaçtı

Mısır Çarşısı’na gidip de taze kahve çektirip hemen karşısındaki tezgâhlardan lokum almadan dönülmez.

Türk kahvesine en çok yakışan eşlikçidir lokum.

Ama, onun da tadı kaçtı.

Tahmin edersiniz, tadını kaçıran fiyatı…

Başta da söyledim; çarşıda çeşit çok, ürün pek çok yere göre bol olduğu için fiyat da birçok yere göre makul.

“Ne kadar makul?” diye soracak olursanız; etiketleri ile yanıt vereyim.

1 Tane Lokum: 55 Lira

Baklavayı uzun zamandır tane ile satıyor esnaf.

Bu kez tek bir lokum pakete girdi.

Her çeşidi kesilmiş vaziyette paketlerde.

Tanesi, 55 TL.

Osmanlı saray lokumlarını bilirsiniz, son yıllarda yine gurmelerin favorisi.

Çarşıda; narlı, kivili, vanilyalı, çikolatalı, çilekli, fıstıklı, cevizli çeşit çeşit, renk renk tezgahta.

Kilosu: 750 TL ile 1.450 TL arasında değişen fiyatlardan satılıyor.

Çok ama çok meşhur ve tarihi markalar ise kilosunu 2.000 TL ve kullanılan malzemeye göre 3.000 TL arasında satıyor.

Yanlış duymadınız; 1 kilo lokumun fiyatı ortalama 2.000 lira.

Fıstıklı kaymaklı küçük kesme lokum da 1.250 TL.

Bildiğimiz klasik fıstıklı lokumun kilosu 650 TL.

Bazı tezgâhlarda 400 TL’den satılıyor.

Esnafın derdi ortak:

Şeker, nişasta, meyve, kuruyemiş, aromalar, sağlıklı gıda boyası… Her şey pahalı.

Vergi, kira, personel maaşı, sigortası maliyeti katlıyor.

Tüm giderler de etikete yansıyor.

Bu arada 150-200 TL’ye de satılan tezgâhlar var.

Ama; gıda hileleri malumunuz.

Bir önceki yıldan kalan lokumlar eritilip, içine gıda boyası ve nişasta bazlı şeker eklenip tekrar tezgâha geliyor.

Yani, ‘ucuz etin yahnisi’ oluyor.

Dolayısıyla o rakamlardan satılan lokumları mutfağa sokmamak gerekiyor.

Özetle;

Hepimiz biliyoruz ki kahve yalnızca 40 yıl hatrı değil, yüzyılların kültürel hafızasını taşır.

Sabrın, sohbetin ve misafirperverliğin simgesidir.

Lokum; tanışmanın, barışmanın dilidir.

Tatlı yiyip tatlı konuşalım sözünün çıkış noktasıdır.

Hatta bana kalırsa kahve-lokum ikilisi, modern zamanların telaşına karşı yavaşlamayı ve paylaşmayı hatırlatan bir ritüeldir.

Ne yazık ki, artık hatrı değil, etiketi ağır basıyor.