Gerçek anlamda acı ve mücadele ile geçen bir hafta oldu

Neler yaşadık?

Neden sarsıldık?

Hepimiz biliyoruz. Bu nedenle kısacık özetleyip; onca derdin arasında gözden kaçanlara dikkat çekmeye çalışacağım.

Hazırsanız, dünya milletlerinin birkaç yılda yaşadığı dertleri bir haftaya nasıl sığdırdığımızı anlatayım.

Askeri kargo uçağı Gürcistan’da düştü. 20 şehit verdik. Kahrolduk.

Hırvatistan’da da yangın söndürme uçağının düşmesi sonucu pilotumuz şehit oldu.

Acı üzerine acı…

10 Kasım’da bir millet yine gözyaşları ile Ata’sına koştu. Gurur özleme, özlem minnete karıştı.

İBB iddianamesi 237 gün sonra tamamlandı. Yaklaşık 4 bin sayfalık iddianamede İBB Başkanı İmamoğlu’nun 2 bin 352 yıla kadar hapsi talep edildi.

Kent uzlaşısı soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tahliye edildi.

Bahis oynayan futbolcular açıklandı. Eyüpspor Başkanı Murat Özkaya tutuklandı. PFDK’dan 102 futbolcuya hak mahrumiyeti cezası geldi.

Tüm bu dertler arasında Balıkesir Sındırgı neredeyse her gün sallandı. Deprem, gerçeğimizi unutturmadı.

NE KONUŞTUK?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rize ziyaretinde, öğretmen adayıyla konuşması gündeme bomba gibi düştü.

Derece yapan ancak mülakattan geçemeyen, yani ataması yapılmayan öğretmenler gözyaşlarıyla, “Ankara’da size ulaşmak istedik, tüm kapılar yüzümüze kapandı.” dedi.

Erdoğan: “Yalan, benim partimin kapısı kimseye kapanmaz.” diye tepki gösterdi.

Ne denebilir ki bu diyalog için?

Şikayetler, istekler, gerçekler belli ki Cumhurbaşkanına ulaşmıyor.

Liyakatsiz kadrolar, belki de sahte diplomalılar ise koltuklarda, okullarda, sınıflarda…

NEDEN ÜZÜLDÜK?

Kocaeli Dilovası’nda 3’ü çocuk 6 kişi, kaçak parfüm doldurma deposundaki patlama sonrası çıkan yangında öldü.

Arkalarında gözü yaşlı anne-babaları, evlatları kaldı.

Bina kaçak, risk ortada, çalışanlar sigortasızdı…

Mahalleli defalarca CİMER’e şikayette bulundu.

Sonuç acı oldu.

CHP lideri Özel de açıkladı: “Firma tanıdık çıktı, pandemi döneminde Meclis’e kolonya sattılar!”dedi.

Bana kalırsa bu ölümler; denetimsizliğin, taşeronlaşmanın, güvencesizliğin, yoksulluğun doğrudan sonucu.

Ve her bir ölüm; göz yummanın, cezasızlığın, yönetmelik eksikliğinin, maliyet hesabının bedeli.

NEYE ŞAŞIRAMADIK?

Ucuz ölümler ülkesinde ne yazık ki hiçbir zaman da sorumlular kendini ‘sorumlu’ hissetmiyor.

Çalışma Bakanı Işıkhan, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Dilovası patlaması hatırlatılarak “İstifa edersiniz diye bekliyorduk.” diye karşılandı.

CHP’li Ağbaba: “Bu bir kanlı bütçedir, istifa edin.” dedi açık açık.

Beklenen istifa elbette gelmedi.

Şaşırdık mı?

NEYE ŞAŞIRDIK?

İstanbul’da fiyat listesini görünür şekilde asan, turisti dolandırmayan, İngilizce konuşabilen bir esnafın varlığına şaşırdık.

Dürümü 170 liraya alan turistin çektiği videoda dönerin lezzetini ve satıcıyı övmesi, sosyal medyada milyonlarca kez paylaşıldı.

İşte buna gerçekten şaşırdık.

Ve bir kez daha anladık ki; her alanda böyle dürüstlüğe ihtiyaç var.

CEBİMİZİ NE YAKTI?

Cevap: istisnasız her şey!

Elbette en çok da gıda fiyatı.

Sosyal medyada paylaşılan bir adisyon çok konuşuldu.

İki adet 120 gramlık köfte burger, iki içecek… Sizce kaç lira olabilir?

1.180 TL’lik hesap defalarca paylaşıldı.

Fırsatçılıktan bıktık, usandık.

NEDEN UTANDIK?

Biliyorsunuz, “Türkiye Ev Sahibi Oluyor!” sloganıyla yüzyılın konut projesi hayata geçti.

Bakan Kurum, ilk günden 936 bin 159 vatandaşın başvuru yaptığını açıkladı.

Kilometrelerce kuyruk oluştu.

Bilemiyorum, bu kuyruk bir övünç kaynağı mı, yoksa utanç kaynağı mı?

Benim cevabım başlıkta saklı.

Herkes cevabını kendi kendine versin.

NEYE İSYAN ETTİK?

Özel çocuklara, uygulanan zulme isyan ettik.

Manisa’da insan olmaktan son derece uzak, fakat bir okula müdür olabilmiş şahıs; merdivenlerden inen, en ufak bir yaramazlık yapmayan, tek bir söz söylemeyen (yapmaya hakkı var) çocuğu tekmeledi, merdivenlerden düşürüp yuvarladı.

Aile şikayetçi oldu.

O insan müsveddesi tutuklandı.

Kendilerine “öğretmen” diyen bazı kişiler de açıklama yaptı.

“Çocuk eğitimi aksatıyor, özel eğitim sınıfı kapatılsın. İstemiyoruz.” dediler. Bunlar eğitmen ve gelecek nesli yetiştiriyorlar.

Şiddet uygulanan, canına kast edilen, eğitim hakkını elinden almak istedikleri o çocuk beyin kanaması geçirse, ölse ne olacaktı?

Dahli olan, göz yuman, evlatları ötekileştiren herkes vicdansız!

Vebali büyük. Ama anlayana…

KİME HAK VERDİK?

Bir öğretmenin isyanına hak verdik.

“Edebiyat öğretmeniyim. Kitap okuduğum için uyarı aldım. (Dersi yokken) Velileri arayabilirmişim, dershaneye kayıt için data araması yapabilirmişim. Bu ülkede öğretmenlik yapmaktan soğudum.”

Nasıl soğumasın?

Öğretmenden müşteri bulması istenmiş!

Cahillik ve para hırsı çağın vebası.

NEYE GÜLDÜK?

Louvre Müzesi soygununun ardından güvenlik kameralarının parolasının da “Louvre” oluşu tepki çekmişti, hatırlarsınız.

Türkiye’de en çok kullanılan parolalar belli oldu: 123456, 12345678, password, 123, 1111…

Muhtemelen sonrası da takımların kuruluş yılları olmuştur.

Komik ve bir o kadar düşündürücü.

Evet, acı acı güldüğümüz, adaletin peşinden koştuğumuz ve bulamadığımız, maddi-manevi yorgun düştüğümüz bir hafta daha geçirdik.

Yenisi huzur getirsin…