Asgari ücret nihayet açıklandı: 28 bin 75 lira.
Şaşırdık mı?
Ben şaşırmadım, zira daha önce katıldığım bütün yayınlarda “Ne kadar olacak?” sorusuna hep “27 bin 500 olur, Cumhurbaşkanımız da lütfederse 28 bin ya da 28 bin 500 olur” yanıtını veriyordum.
Bunu birinden öğrenerek mi ya da tahmin yürüterek mi biliyordum?
Hayır tabii ki...
Ortaya çıkan verilerden çıkarıyordum.
Bütçe açıklanırken devletin beklediği gelirleri üst üste koyunca anladım.
Sonuçta devletimiz çalışanların maaşlarından da vergi alıyor.
2025 yılında işveren işçiye 22 bin 104 lira verirken devlete de 4-5 bin liraya yakın prim ve vergi ödüyordu.
2026’da devletimizin bu alanda beklediği gelirdeki artışın oranına bakınca asgari ücretin hangi oranda artacağını da görüyorsunuz.
***
Bu rakamın çok düşük olduğunu bilen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, daha fazla artış olursa harcamaların artacağını ve bunun da enflasyonu artıracağını düşünüyor. Bu nedenle de rakamın düşük olmasından memnun.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ise Türkiye gerçeklerinden o kadar kopuk ki bu rakamın yeterince yüksek olduğunu sanıyor. Bu nedenle de gönül rahatlığıyla “Bu yıl asgari ücretliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” cümlesini kurabiliyor.
Beyefendi zahmet edip bu yılki enflasyon rakamına baksa, asgari ücret artışıyla enflasyon arasında enflasyon lehine 5 puan fark olduğunu görür.
Enflasyonun asgari ücretin artışından fazla olması ise şu anlama geliyor: 1 Şubat 2026 yılında işçinin eline geçecek 28 bin 75 liranın alım gücü, 1 Şubat 2025 günü işçinin eline geçen paranın alım gücünden 2 bin 500-3 bin lira daha düşük.
Bu da asgari ücretliyi enflasyona ezdirmeme konusunda Işıkhan’ı boşa düşürüyor.
***
Bu yılki rakam, asgari ücretliyi enflasyona ezdirdiği gibi 2001 krizinden daha vahim bir duruma getirdi.
Şimdi size Eurostat verilerinden bir karşılaştırma aktaracağım:
2001 yılı Temmuz ayında Türkiye’deki asgari ücret 224 Euroydu. Türkiye bu asgari ücretle Polonya, Macaristan, Çekya, Litvanya, Estonya, Slovakya, Letonya, Arnavutluk, Romanya, Bulgaristan, Ukrayna, Moldova ve Sırbistan’ın (13 Ülkenin) önündeydi.
2025’in Temmuz ayında Türkiye’deki asgari ücret 550 Euro oldu. Ancak Türkiye bu rakamla 2025’te sadece Bulgaristan, Arnavutluk, Moldova ve Ukrayna’yı geride bırakabiliyor. Ne yazık ki Euro kuru temmuz değil aralık olarak alınınca Bulgaristan da Türkiye’nin üzerine çıkıyor ve Türkiye’nin geçtiği ülke sayısı üçe düşüyor.
Zaten 2002’de asgari ücretle 9 çeyrek altın alınıyordu.
2026 için açıklanan asgari ücretle bugün 3 çeyrek altın dahi alınamıyor.
***
AK Parti’nin Türkiye ekonomisini 2004-2008 yılları arasında uçurduğu doğru.
Ancak önemli olan yolculuk sırasında elde edilen başarılar kadar, yolculuğun sonunda gelinen yerdir.
Ne yazık ki 23 yılın sonunda AK Parti iktidarı ülkeyi 2001 ekonomik krizinin gerisine götürdü.
Ne yazık ki sinyaller, 2026 yılında da işlerin daha kötüleşeceğini gösteriyor.
Saran mı doğru söylüyor Adli Tıp mı?
Fenerbahçe Başkanı Saadettin Saran’ın idrar, kan, tırnak ve saç numunelerinde yapılan analizin sonuçları dün sabah resmî belge formatında basına sızdırıldı.
Belgeye göre Saran’ın idrar kan ve tırnak numuneleri temiz çıkmış.
Saran’ın saçında ise kokain ve metabolitleri bulunmuş.
Bu sonuç (Esrar metabolitlerinin bulunmaması) öncelikle Saran’ın kenevir yetiştirip kullandığı, Ela Rumeysa Cebeci’yle mesajlaşmasında esrar/kenevir sohbeti yaptığı yorumunu boşa çıkarıyor.
Diğer taraftan Saran, kokain kullanmadığı gibi hayatı boyunca kokaini fiziki olarak dahi görmediğini açıkladı. Çok iddialı bir açıklama.
Normal şartlarda Adli Tıp Kurumu’nun sonuçlarına yüzde yüz güvenmemiz gerekir. Ancak ben Adli Tıp’taki işleyişi biraz olsun bildiğimden yüzde yüz güvenmekte zorlanıyorum. Saran’ın bu kadar iddialı bir açıklama yapması da kafamı karıştırıyor.
Bu güvensizliğimi ve kafa karışıklığımı bir Adli Tıp çalışanına sordum. O da bana hak verdi ve şu bilgileri paylaştı:
“İdrar ve kan örneklerinde bir veya birkaç günlük veri elde edilebiliyor.
Ancak saçta (saçın uzunluğuna bağlı olarak) üç ile altı aylık geriye gidiş mümkün.
Bu nedenle kan ve idrarın temiz olması ama saçta uyuşturucu bulunması normal olabilir ve numune verenin uyuşturucuyu yakın zamanda kullanmadığını, geçmişte kullandığını gösterir.
Saç gibi tırnak da uzun süreli bir veri sağlar. El tırnaklarında üç, ayak tırnaklarında altı aylık uyuşturucu verisi elde edilebilir.
Haliyle Saran’ın saçında çıkan verinin, tırnaklarında da çıkması beklenir.
Tırnakta olmayıp saçta olması ise analiz sonucunu şüpheli hale getirir. O nedenle numune verenin itiraz etmesi gerekebilir. Çünkü laboratuvar ortamında numunelerde bulaş olması ya da numune karıştırılması nadir de olsa rastlanan bir durumdur.”
Yorumu size bırakıyorum.