Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı’nın 2025 raporunu okudum. Şöyle bir tabloyla karşılaştım:
- 2002’de (AK Parti iktidara geldiğinde) Türkiye “transit ülke” olarak görülüyordu. Yani Afganistan gibi ülkelerden çıkan uyuşturucu “Balkan Rotasıyla” Türkiye’den geçip Avrupa’ya gidiyordu. 2025 itibariyle Türkiye ne yazık ki aynı zamanda bir “hedef ülke” haline geldi. Afganistan’da, Güney Amerika’da, Avrupa’da üretilen değişik türde uyuşturucular artık Türkiye’de “son tüketiciye” ulaştırılmak üzere getiriliyor.
Bu durum rakamlara da yansımış vaziyette:
- UNODC ve Türkiye’deki resmi verilere göre 2024’te Türkiye’de 1 milyon 700 bin kişinin uyuşturucu kullanıcısı/bağımlısı olduğu tahmin ediliyor. 2000’lerde AMATEM’lere başvurular 10 binli rakamlardayken bugün 400 bine yaklaşmış vaziyette.
- 2000’lerde 20’li yaşlar öne çıkarken bugün bazı riskli bölgelerde başvuranların/kullanıcıların yaşı 15’in altına düşmeye başlamış.
- 2024 yılında uyuşturucu nedeniyle ölenlerin sayısı yüzde 427 olmuş (bir önceki yıla göre yüzde 42’lik bir artış var. 2000’li yıllara göre artış daha da yüksek).
- 2000’lerde neredeyse adı duyulmazken, 2024’te yakalanan metamfetamin miktarı önceki yıllara göre bazı bölgelerde 50 kat artmış ve madde bağlantılı ölümlerin en büyük nedeni haline gelmiş. Sadece ele geçirilen miktar dahi 34 ton gibi rekor bir seviyeye ulaşmış.
- Bir yılda 375 bin şüpheli hakkında işlem yapılmış ve 33 bin 31’i tutuklanmış.
- 2002’de (AK Parti iktidara geldiğinde) Türkiye’de sentetik uyuşturucu üretimi düşüktü. Kenevir üretimi de bölgesel kalıyordu.
2025 itibariyle Türkiye üretim de yapılan bir ülkeye dönüştü.
- Sadece 2024 yılında 19 farklı şehirde sentetik uyuşturucu üretimi yapılan laboratuvarları tespit edildi ve yok edildi.
- Aynı şekilde kenevir üretimi de uydu görüntüleriyle, İHA’larla, yerel operasyonlarla baskılanmaya çalışılmasına rağmen ciddi bir artış göstermiş. Skukn denilen genetiği değiştirilmiş daha güçlü esrar türü üretimi de yerel bazda artmış.
***
Bugünlerde öyle bir algı yaratıldı ki sanki biraz önce aktardığım bu vahim uyuşturucu tablosunun baş sorumlusu eski Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy ve Fenerbahçe Başkanı iş insanı Saadettin Saran...
Öyle bir hava yaratıldı ki sanki Türkiye’de üretilen ve tüketilen, Türkiye’den geçen bütün uyuşturucuyu ikisi üretiyor, ikisi dağıtıyor, ikisi pazarlıyor.
Güya gizli bir soruşturma yürütülüyor ama soruşturmacılar (savcılık ya da kolluk), bilgileri, ifadeleri, test sonuçlarını, isimleri cımbızlayarak medyayla paylaşarak bizi olaya nasıl bakmamız gerektiği konusunda yönlendirmeye çalışıyorlar. Moda tabiriyle maniple etmek istiyorlar.
Adı geçenlerin bir uyuşturucu ve seks aleminin baş aktörleri gibi algılamamızı bekliyorlar.
Öyle bir hava yaratıyorlar ki sanki Mehmet Akif Ersoy ABD’de bugünlerde gündem olan Epstein gibi bir ortam yaratmış, kadınlarla güç ve yetki sahibi insanları orada buluşturuyor ve uyuşturucu servis ediyor.
Öyle bir hava yarattılar ki sanki Saadettin Saran bahçesinde Hint keneviri yetiştirmiş, güzel kadınlarla buluştuğunda yanında götürüp ikram ediyor.
Gerçekten akıl alır gibi değil.
***
Türkiye emeklilerin otogarlarda, izbe otellerde hayatta kalma mücadelesi verdiği derin bir yoksulluk yaşıyor.
Asgari ücret, açlık sınırının çok altında.
Asgari ücreti insani bir noktaya çıkarmaları bekleyen esnaf, tüccar ve sanayiciler ise kepenk kapatmaya devam ediyor.
Yabancı doğrudan yatırım yok denecek kadar az.
Tersine, bizim sermaye yurt dışına kaçıyor.
Sadece sermaye değil, pırıl pırıl eğitimli beyinleri de yurt dışına kaçırıyoruz.
Ülkede çok ciddi bir adalet sorunu var. İnsan hakları ve özgürlükler alanında Cumhuriyet tarihinin en kötü dönemini yaşıyoruz.
Uyuşturucu, kumar ve bahis batağına düşmüş insanların büyük bölümü yoksul ve işsiz insanlar.
Ancak bizden uyuşturucu batağı başta olmak üzere bütün sorunlarımızın baş mimarlarının Mehmet Akif Ersoy ile Saadettin Saran olduğuna inanmamız, sabah akşam onları konuşmamız bekleniyor.
***
Bütün bu satırları yazarken aklıma ünlü Queen şarkısı geliyor...
Sergilenen pandomimde ne aradığımızı bilen var mı?
Başka bir kahraman mı?
Başka bir akılsız suç mu?
Ne yazık ki bilmiyoruz ama yine de gösteri devam etmeli
Show must go on!