Kumaşçısı, tekstilcisi, iplikçisi, tatlıcısı, demir çelikçisi; hepsi birer ikişer batıyor. Tedarikçileri ve çalışanlarıyla birlikte ekonomi sahnesinden silinirken, on binlerce aileyi de işsizliğin pençelerine atıyorlar.

Ama iflaslar sorulduğunda başarısı çok su götürür bu acı reçetenin yaratıcılarından Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, “Bu firmaların ekonomideki etkileri ve payları çok düşük” diyor. Kredi darboğazına sıkışan, finansal yapısı ve ödemeler dengesi altüst olan şirketlerin batmasına karşılık verilecek cevap bu mu olmalıydı. Kepenk indirmek zorunda kalan o şirketlerin sahiplerine sorsanız “Bu işe tüm hayatımı, birikimlerimi verdim bizim her şeyimizdi” diyeceklerdi. Ekonomi yönetimimiz ise o şirketlere yangında feda edilebilecekler gözüyle bakıyor. Onların “yangında ilk önce kurtarılacaklar” listesinde sadece büyük sermaye var. Gerisi teferruat...

2001’den bu yana Türkiye’nin yaşadığı en derin ve en uzun soluklu bu kriz, bütün ülkeyi yangın yerine çevirdi. Bir yanda kaynak bulamayan, krediye erişemeyen firmalar borç bataklığına sürüklenirken, diğer tarafta krizin faturasını ödemeye zorlanan milyonlar acı içinde kıvranıyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in devreye aldığı yerli ve milli IMF programı, iki yılda millete ağır travma yaşatmasına karşın, büyük bir hüsranla sonuçlandı. Büyük bir enflasyon, faiz ve vergi yükünün altında kaldık. Üstelik ortada, girdiğimiz bu karanlık tünelden ne zaman çıkacağımıza ilişkin hiçbir emare de yok.

Şirketlerin kapısını açık tutması gereken, fabrikaların bacasının tütmesini sağlamakla mükellef olanlar, bu tabloya bakıp “ekonomi için önemsiz” diyebiliyorlar.

Üstelik karşımızdaki tablo hiç de öyle ekonomi için önemsiz diyebileceğimiz bir şey değil… Her gün Türkiye’nin yakından tanıdığı bir şirket konkordato ilan etmek zorunda kalıyor. Onlarcası adı sanı duyulmadan ekonomi sahnesinden çekiliyor. Bu yıl konkordato talebinde bulunan 1.617 şirket için geçici mühlet kararı verildi. Bunların 961’i için kesin mühlet kararı alındı, 126’sı iflas etti.

TABLO AĞIRLAŞIYOR

TOBB verilerine göre, yılın ilk yedi ayında 16.582 şirket ve 9.363 gerçek ticari işletme kapandı. Üstüne, Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesi’nin verilerine göre 2025’in ilk yedi ayında 65.883 iş yeri kapandı.

Özetle, konkordato ilan eden, iflas bayrağı çeken firmalar arka arkaya domino taşları gibi devriliyor. Binlerce şirket, on binlerce çalışanıyla birlikte havlu atıp sahneden çekildi. Karahan, işte bu tabloya bakıp “payı küçük” diyebiliyor.

Aslında Türkiye, kesintisiz olarak 2018 yılından bu yana kriz treninde yol alıyor. Bu süre boyunca 733 firma havlu attı. 7.904 şirket konkordato talep etti. 5.094 işletmeye kesin mühlet verildi. Mali yapısı bozulan 4.209 şirketin konkordato talebi ise reddedildi.

Türkiye, içinde debelendiği bu kriz bataklığından artık çıkmak zorunda. Ancak her şeyden önce bu acı reçetenin sürdürülemez hale geldiğinin kabul edilmesi lazım. Sonra, yapısal reformları da içeren, krizi milletin sırtına yıkmayan gerçekçi çözümlerin masaya konması şart oldu.