Türkiye kendini askıya alıp bekleme moduna geçti. Neye baksak, neye dokunsak gelecekte neye benzeyeceği neredeyse tam bir muamma... Frene bastık, bekliyoruz…

Heybeden turpların dökülmeye başlamasından bu yana ağır aksak yol alan Türkiye, “standby” moduna geçti. Ortaya daha net, anlaşılır bir tablo çıkmasını ise ancak umabiliyoruz.

Belirsizlik yıkıcıdır. Hem ekonomi hem de siyaset için tahammül edilemez şeyler listesinin en başında “belirsizlik” yer alır.

İş dünyası “dur bakalım, bekleyip görelim” demeye başladığı anda, her şey durur. Yatırımlar askıya alınır, projeler rafa kaldırılır, maliyetleri azaltıp riski düşürmek için işten çıkarmalar başlar.

Ta ki; önünü yeniden görebilir oluncaya kadar, herkes beklemeye geçer.

Yolun yeniden açılması için dağ gibi yığılan sorunlar yumağının içinden çıkmamız gerekiyor.

Bir yandan, “Açılım süreci ne olacak? Nereye doğru ilerliyoruz” diye soruyoruz. Diğer taraftan “Yine masa devrilirse çok daha büyük bir kargaşanın içine sürükleniriz” diye endişe ediyoruz.

“Acaba bu uzlaşma devam eder mi” diye yanıtsız sorular da ardı ardına sıralanıyor.

Öngörmek neredeyse imkansız…

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan siyasi tasfiye sürecinin sonuçlarını da hâlâ kestiremiyoruz... “Erken seçime gidilir mi? Siyasal kriz derinleşecek mi? Yoksa bu kriz küllenecek yavaş yavaş normalleşecek miyiz” diye sorguluyoruz. Bir yanıt bulma umuduyla siyasetçilerin her açıklamasına kulak kabartıyoruz.

Ama nafile… Tüm bu soruların yanıt bulması şimdilik imkansız görünüyor.

Üstelik, oyun içinde oyun kuruluyor... Tüm aktörler çoktan B planını yapmış, ona göre ikili hamleler yapıyor.

UZUN VE YORUCU BİR YAZ OLACAK

Tüm bunların üzerine bir de kabine revizyonu eklendi. Şimdi para piyasaları da kabine revizyonu dedikodularını takibe aldı. Ekonomi yönetiminde değişim yaşanacak mı? Yoksa aynen yoluna devam edebilecek mi? Görmek istiyorlar.

Görünen o ki; önümüzde uzun ve zorlu bir yaz var. Belki sonbahara doğru ortaya daha anlaşılır bir tablo çıkacak. Böyle bir atmosferde ekonominin durmaması olası mı? Siyasette kartlar yeniden karılırken, ekonominin tüm aktörlerinin kenara çekilip “bekleyip görelim” demekten başka çaresi de yok.

EKONOMİNİN TAHAMMÜLÜ YOK

Oysa Türkiye’nin, özellikle ekonominin beklemeye hiç tahammülü yok. Acil çözüm bekleyen yüzlerce problem masada yığıldı kaldı. Ekonomi zaten bir ayağı frende, vites küçültmüş ağır ağır, temkinli adımlarla yol alıyordu… Artık bunu da sürdürmek mümkün görünmüyor.

Her geçen gün ekonomide yaşanan yıkımın yeni göstergeleri ortaya çıkıyor. Nitekim, bir ay içinde 203 bin kişi işini kaybetti. Artan iflaslar ve konkordatoların üstüne TÜİK’in büyüme verileri de tablonun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Yılın ilk üç ayında sanayi yüzde 1.8, tarım yüzde 2 daraldı. İthalat artarken, ihracat yerinde sayıyor...

Maalesef tablo bu…

Ortada böylesine büyük bir kargaşa, böylesine büyük bir belirsizlik varken, ekonomide işlerin yolunda gitmesini bekleyebilir misin?