Milyonlarca vatandaşı sokağa döken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önce gözaltına alınması, ardından tutuklanmasının yarattığı öfke dalgasına rağmen, önümüzdeki günlerde heybeden “daha büyük turpların” çıkması bekleniyor. Eğer bu siyasi bir blöf değilse, ekonomiyi yeni turp krizleri bekliyor.
Bir haftalık İmamoğlu operasyonu ile para piyasalarında ciddi bir şok yaşandı. Yaşanan büyük dalgalanmanın ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Ekonomi politikamızın kazanımlarına zarar verilmesine asla izin vermeyiz” dedi. Ancak, ekonomiyi yakından takip eden herkes, üç yıllık sürecin neredeyse tüm kazanımlarının, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan bir haftalık süreçte ağır darbe aldığı görüşünde birleşiyor.
Asıl yükü vatandaşın sırtlandığı kemer sıkma programının hedefleri şimdiden adeta altüst oldu. Para piyasalarında yaşanan kaosun yaklaşık 30 milyar dolarlık bir mali hasara yol açtığı tahmin ediliyor. Şirketlere, malvarlıklarına el koyularak sürdürülen siyasi bir operasyonun, ekonominin en önemli çıpası güveni tamamen yıkacağını görmezden gelmek mümkün değil.
İKİ KRİZ ARASINDA YAŞIYORUZ
Ekonomi yönetimi, canhıraş enkazı toparlamaya çalışırken, heybeden yeni yeni turplar da çıkmaya devam ediyor. Büyük, küçük, sırası gelen turplar heybeden çıkıyor ve ilgili kişi kendisini adliye koridorlarında buluveriyor.
Atılan her siyasi adımın bir ekonomik maliyeti de vardır.
Her turp, bir yandan hukuka, yasalara, adalete ve güvene büyük zararlar verirken, diğer yandan zaten kırılgan olan ekonominin ağır bedeller ödemesine neden oluyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın yabancı yatırımcılara “TL’yi istikrara kavuşturmak için ne gerekiyorsa yapacağız” mesajları vermesi, yangını söndürmeye yetmez. Çünkü bu kriz ekonomiden değil, siyasetten besleniyor.
Yabancı yatırımcılar, çoktan çıkış kapısına yöneldi. Kısa vadede onları geri çağırmak mümkün görünmüyor. Yıllardır iki kriz arasına sıkışmış yaşayan iş dünyası ve vatandaşlar şimdilik sağduyuyu elden bırakmıyor. Ancak onların da sabrının taşacağı günlerin uzak olmadığını hesaba katmak gerekiyor.
BU ORTAMDA GÜVEN OLMAZ
Siyasi operasyon yargı eliyle sürdürülürken, “Bırakın yasalar işlesin, bırakın mahkemeler görevini yapsın” çağrıları inandırıcı olamaz. Yasaların işlemesi ve mahkemelerin görevini yapabilmesi için öncelikle kanunlara saygı duyulması, hukukun gereklerinin eksiksiz yerine getirildiğine dair en ufak bir şüphe duyulmaması gerekir.
Aylardır İmamoğlu hakkında soruşturma açılacağı, tutuklanacağı, belediyeye kayyum atanacağı senaryoları dillendiriliyordu. Şimdi de bu senaryolar, tüm itirazlara rağmen birer birer hayata geçirildiğine tanık oluyoruz.
Hukuku, yasaları rafa kaldırarak siyasi bir operasyon gerçekleştirdiğinizde, adaleti sokakta aramak kaçınılmaz hale gelir. İşte o zaman da sokağa dökülen milyonları evlerine dönmeye ikna edemezsiniz. Böyle bir atmosferde TL’ye güven tesis etmek, ekonominin ağır bir travma yaşamasını önlemek de mümkün olamaz.