İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından bu yana bir ay geçti. Bu süreçte olası bir kur şokunu önlemek isteyen ekonomi yönetimi, Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarından birine imza atarak yaklaşık 50 milyar dolarlık müdahalede bulundu. Yani bir ayda 1.9 trilyon lirayı döviz kurlarını tutabilmek için harcadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bu yıl toplamayı hedeflediği 2.1 trilyon liralık gelir vergisi şimdiden heba edildi.

Hâlâ, İmamoğlu depreminin artçı sarsıntıları devam ediyor.

Hem dövizi hem de enflasyonu tutma çabası başarısız oldu. Ağır bir güven kaybı yaşanırken, ekonomi yönetiminin diken üstünde bekleyen piyasaları sakinleştirebilmesi hiç de kolay olmuyor. Para piyasaları, “bir tweetle” bir anda karışabiliyor.

Direksiyonu elden bırakmak istemeyen Merkez Bankası, politika faizini 3.5 puan artırıp yüzde 46’ya çıkardı ve örtülü faizi yüzde 49’a yükseltti.

“Kararlı duruş sergiledi” yorumları yapılıyor. Oysa “çaresiz bir duruş” sergiledi.

Merkez Bankası faiz artırarak, kademeli faiz indirimi politikasına son vermiş oldu. Bu da yeterli olmazsa yine faiz artırırım mesajı verdi. Yani, İmamoğlu depreminin artçı sarsıntılarına da hazırlandığını ilan etti.

KAOS DEVAM EDİYOR

Artık faiz politikası, siyasi gelişmelere göre şekillenecek. İnce bir buz tabakası üzerinde ilerleyen ekonomi, yeni şokları kaldırabilecek durumda değil. Ne yazık ki gelinen aşamada, Türkiye’nin bünyesi krizlerle baş edemiyor. Siyasi gerilim ise, her geçen gün tırmanmaya devam ediyor. Bu kaos ortamı yeni kur şoklarını körükleyebilir.

İmamoğlu krizinin patlamasıyla hem faiz hem de enflasyon hedefleri altüst oldu. Yıl sonunda her ikisinin de yüksek seyredeceğini kabul etmek zorundayız. Yüksek faiz, kur ataklarını kontrol etmek için bir kalkan olsa da ekonomiyi soğutacak, işsizliği körükleyecek.

Döviz kıtlığını gidermek için çok ihtiyaç duyduğumuz yabancı yatırımcıdan da umut kesmek lazım. Yüksek faizden tatlı kâr elde etmek isteyen carry trade yatırımcıları için de cazibemiz kalmadı. Gümrük tarifelerinin yaratacağı belirsizlikler, risk iştahını iyice kaçırdı.

İFLASLAR ARTACAK

Temmuzda, tansiyonun düşmesiyle Merkez Bankası yüklü faiz indirimlerine başlasa bile, yabancı yatırım bankaları, faizin yüzde 38 civarında kalabileceğini öngörüyor. Bu da yüksek faize mahkum olduğumuz anlamına geliyor.

Yüksek faiz ortamında işsizlik artacak, iflaslar çoğalacak ve fiyatlar yükselmeye devam edecek. Maaşların erimesi, alım gücünü daha da düşürecek. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Dezenflasyon programını uygulamakta kararlıyız. Piyasa oynaklığı, beklentilerde bir miktar bozulmalara yol açmış olabilir ama hedef aralığında kalacağız” dedi. Piyasaları altüst eden bu tablo karşısında “bir miktar bozulma” pek naif bir tabir oldu ama, yine de bir itiraf. Yerli ve milli kemer sıkma programının artık sadece adı kaldı. Yıl sonunda yüzde 30’un üzerinde bir enflasyonla yaşamaya devam edeceksek, bunun adı artık “dezenflasyon programı” olamaz.