Dünyanın hiçbir ülkesinde, merkez bankalarının başı, dolar nedeniyle bu kadar çok ağrımamıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma açılmasıyla para piyasalarında yükselen tansiyonu düşürmek için Merkez Bankası yoğun bir mesai yaptı. Kamu bankaları aracılığıyla doları kontrol altında tutabilmek için üç haftada 43 milyar dolarlık, yani yaklaşık 1.6 trilyon liralık bir müdahale gerçekleştirildi.

Merkez Bankası’nın kur korumalı mevduatlar için iki yılda 1 trilyon 518 milyar liralık bir bedel ödediği dikkate alındığında, İmamoğlu krizinin ne kadar ağır bir yüke dönüştüğü daha iyi anlaşılır. Üstelik, Merkez Bankası, döviz kurlarını stabil tutmak için hâlâ müdahaleye devam ediyor.

Merkez bankalarının birinci görevi, fiyat istikrarını sağlamaktır. Ancak söz konusu Türkiye olunca, Merkez Bankası’nın öncelikli hedefi adeta doları sabit tutmaya dönüşüyor.

BOŞA GİDEN MİLYARLAR

Yaklaşan bir kur şokunu kontrol altına almak için 2022’de devreye alınan kur korumalı mevduatların maliyeti çok ağır oldu. 2022’de kur korumalı mevduatların Hazine’ye yükü 92.5 milyar lira, Merkez Bankası’na ise 89.9 milyar lira oldu.

Doları zapt edebilmek için yakılan milyarlar, burada bitmedi. 2023’te Merkez Bankası, 818.2 milyar TL zarar açıkladı. Bu zararın önemli bir kısmı, kur korumalı mevduatların yarattığı yüktü. Bilançoya göre 2024’te bankanın zararı 700.4 milyar lirayı buldu.

Yine bu kaybın büyük bir bölümü, döviz kurlarını kontrol altında tutmak için izlenen yanlış politikaların bir ürünü olan kur korumalı mevduatların sonucuydu.

Eğer milyarlarca dolar harcayıp dövizi kontrol altına almaya çalışmak yerine, kur şoklarına yol açan krizleri doğru yönetebilseydik, bugün Türkiye çok daha güçlü bir ekonomiye sahip olacaktı.

BEDELİ AĞIR OLDU

Peki biz ne için milyarlarca dolarlık bedel ödedik. “Faiz düşerse enflasyon düşer” tezini ispatlamak için Merkez Bankası, milyarlarca dolarlık rezervini eritti. Arkasından seçim öncesi “Nas ne emrediyorsa o yapılacak” sözleriyle, yüksek enflasyona rağmen faizleri düşük tutmanın bedelini ödedik. Kur korumalı mevduatlar tatlı bir kâr kapısına dönüştü. Adeta kamunun kaynaklarını emen bir canavar yarattılar. Şimdi ise siyasi bir bilek güreşinin ağır faturası, yine Merkez Bankası’na ödetiliyor.

Yarın, Merkez Bankası faiz kararını açıklayacak. Muhtemelen bu ağır faturayı görmezden gelecekler. Dövizle mücadele adına milyarlarca dolar yakmaya devam edecekler.

Üstelik, döviz kurlarını kontrol edemedikleri için yüksek faiz politikasına da mahkum olacağız. Hatta, uyguladıkları para politikasının iflas ettiğini kabul edemeyecekleri için örtülü faiz artışıyla gecelik borç verme faizini yüzde 46’da tutmaya devam edecekler.

Yani faiz indirimi ve normalleşme başka bir bahara kalacak.

Akşam olunca pahalı makam araçlarına binip evlerine gidecekler. Hiçbiri, “Bugün milyarlarca dolar heba ettik, yazık oldu” diye düşünmeyecek. Aksine, “Enflasyonla mücadele ediyoruz, program başarıyla sürüyor” diyecekler.